Geçtiğimiz haftaki yazımda, zirai ilaçlardan (öldürmek üzere tasarlanan kimyasallar…) bahsetmiştim. Zirai ilaçların (pestisit), haşereleri ve zararlıları kontrol etmek için kullanılan kimyasal maddeler olduğunu ve bakteriler, böcekler, mantarlar, yabani otlar vb. için üretilen farklı çeşitleri olduğunu yazmıştım. Gıdaların, zararlılar tarafından zarar görmemesi için dünya çapında kullanılan 1000'den fazla pestisit vardır. Her pestisitin farklı özellikleri ve toksik etkileri vardır.
Bir pestisitin toksisitesi, işlevine ve diğer faktörlere bağlıdır. Örneğin insanlar için; böcek öldürücüler, bitki öldürücülerden daha toksik olma eğilimindedir. Ayrıca bir pestisit, farklı dozlarda farklı etkilere sahip olabileceği gibi; maruziyetin meydana geldiği yola da bağlı olarak (yutma, soluma veya ciltle doğrudan temas gibi) farklı etkiler gösterebilir.
Diklorodifeniltrikloroetan (Bildiğimiz adıyla: DDT) gibi eski nesil ve ucuz pestisitlerin çoğu, toprakta ve suda yıllarca kalabilir. Bu kimyasallar, kalıcı organik kirleticilerin üretimini ve kullanımını ortadan kaldırmayı veya kısıtlamayı amaçlayan uluslararası bir anlaşma olan 2001 Stockholm Sözleşmesini imzalayan ülkeler tarafından yasaklanmıştır.
Bugün uluslararası ticarette, gıda üzerinde kullanılmasına izin verilen pestisitlerin hiçbiri genotoksik değildir (mutasyonlara veya kansere neden olabilen). Bu pestisitlerin olumsuz etkileri, yalnızca belirli bir güvenli maruz kalma seviyesinin üzerinde meydana gelir. İnsanlar büyük miktarlarda pestisit ile temas ettiğinde, bu akut zehirlenmelere veya kanser dahil olmak üzere uzun süreli sağlık etkilerine ve üreme üzerindeki olumsuz etkilere neden olabilir. Fakat yerel pazarlarda genotoksik pestisitlerin kullanımının devam ettiği bilinmektedir.
Pestisitler, özellikle düşük ve orta gelirli ülkelerde kendi kendini zehirlemelerde; önde gelen nedenler arasındadır. Doğal olarak toksik olduklarından ve çevreye kasıtlı olarak yayıldıklarından, pestisitlerin üretimi, dağıtımı ve kullanımı sıkı düzenleme ve kontrol gerektirir. Gıda ve çevredeki kalıntıların düzenli olarak izlenmesi de gereklidir.
Satılan yiyecekler, özellikle maksimum kalıntı limitleri olmak üzere yönetmeliklere uygun olmalıdır. Kendi gıdasını yetiştiren kişiler, pestisit kullanırken kullanım talimatlarına uymalı ve gerektiğinde eldiven ve yüz maskesi takarak kendilerini korumalıdır.
Biz, tüketiciler olarak ne yapabiliriz?
Farklı meyve ve sebzelerde farklı türlerde pestisit kullanılır. Tek bir pestisite çok fazla maruz kalma potansiyelini en aza indirmek için çeşitli meyve ve sebzeler yiyin.
Kabuğunu soyarak tüketeceğiniz ürünler de dahil olmak üzere tüm ürünleri iyice yıkayın.
Sebze ve meyveleri suya daldırıp bekletmek yerine, akan su altında yıkayın.
Yıkadığınız sebze ve meyveleri temiz bir bez havlu veya kağıt havlu ile kurulayın.
Sert sebze ve meyveleri yıkarken ovalayın.
Marul veya lahana gibi yapraklı sebzelerin dış tabakasını atın.
Mümkünse meyve ve sebzeleri soyun.
Pestisit bulaşmış gıdalar ile beslenen hayvanlarda, pestisit birikimi daha çok yağ dokusunda meydana geldiği için yağsız et tüketin.
En önemlisi, her zaman organik tarımı destekleyin! Haftaya görüşmek üzere…