Bu yıl üçüncüsü yapılacak Yörük-Türkmen Çalıştayı’nın. Ama her ne kadar “Antalya Yörük Türkmen Çalıştayı” olarak anılsa da, aslında uluslararası karaktere sahip geniş çaplı bir organizasyon. Diyarbakır, Kütahya, Çanakkale, Aydın, İzmir, Çorum, Adana, Urfa, Antep gibi pek çok şehirde aktif çalışan Yörük derneklerinin haricinde, Balkanlar’dan, Makedonya’dan, Azerbaycan’dan, Kırgızistan’dan, Özbekistan’dan, Kuzey Irak’tan, Halep Türkmenleri’nden kanaat önderlerinin, yazarların, sanatçıların da katılacağı bir etkinlikten söz ediyorum. Ve bu son derece anlamlı sosyo-kültürel organizasyona Antalya ev sahipliği yapıyor.
Çalıştay’ın fikir babası ve sahibi, başkanlığını Abdullah Duman’ın yaptığı Antalya Yörükler Derneği. Antalya Yörükler Derneği, bundan tam 25 yıl önce, 1993’te kuruldu. Abdullah Duman kurucu başkan ve Ozan Akbıyık, Hasan Tez, Ömer Eskioğlu, Mustafa Varansel, Mehmet Öztürk, Ömer Şahin, Talip Yörükoğlu, Muhammet Çam ve Halil Kumbul kurucu yönetim kurulu üyeleri. O yıllarda bu topraklarda “Yörük” demek, cahil, iş bilmez, medeniyetten nasibini almamış, dağlarda yaşayan yabani vs. gibi negatif anlamlar yüklü bir kavram olarak kullanılıyordu. İşte böyle bir sosyo-psikolojik iklimde, bir grup cesur adam, Türkiye genelinde, “Yörükler Derneği” adıyla sivil toplum örgütleri kurmak için kolları sıvıyor. Bu meşakkatli süreci başlatan kanaat önderlerinin bazılarını burada anmak isterim; Rahmetli ağabeyim Mustafa Kaya, Antalya’dan Abdullah Duman, şimdi İzmir Milletvekili Hüseyin Kocabıyık, Afyon’dan Kamil Ay, Kırıkkale’den Karakeçili Beyi İbrahim Yılmaz, Eskişehir’den Engin Akkaya, Urfa’dan Cindi Yıldız, Osmaniye’den Ali Saçıkara… (Adlarını anmayı unuttuğum kanaat önderleri beni affetsin).
Bu bağlamda Türkiye genelinde kurulan ilk Yörük derneği Antalya. Kuşkusuz bu bir tesadüf değil, çünkü Antalya’nın Yörük-Türkmen kültüründe çok özel bir yeri var. Türkler’in Anadolu’yu yurt tuttuğu ve hızla yerleşmeye başladıkları zamanlardan itibaren, Teke Coğrafyası ve Toroslar, Yörük-Türkmenler’in bir anlamda “merkez üssü” yahut, “karargahı” şeklinde konumlandı. Evet, konargöçer bir yaşamın doğal sonucu olarak merkezi devlet yapısına ve kamu yönetimine çağlar boyunca hep uzak durdular. Sistemin ürettiği ekonomik imkanlardan hep uzak kaldılar, bırakıldılar. Ama bunu hiçbir zaman bir mesele olarak görmediler, özgür ve gezgin yaşamlarından memnundular ve yüzyıllar boyunca, Halep’ten Kırşehir’e, Antep’ten Sivas’a, Manavgat’tan Anamaslar’a, Aydın’dan Batı Toros yaylalarına konup göçüp durdular.
Ama tüm bunlara rağmen, din ve vatan kavramlarına karşı çok hassas davrandılar ve hâlâ da böyledir. Evet, fazla dindar değillerdir, ama dine ve manevi değerlere yapılan bir hakareti asla hoşgörmezler. Ve bir de vatan millet hassasiyeti var, bütün dünyanın malumu. Bu konuda sergiledikleri hassasiyet bazen çok abartılı bile olabiliyor ve merkezi devlet sistemi ne vakit “sıkışsa”, Yörük-Türkmen kültüründen gelen kitlelere ihtiyaç duyuyor. Bu Osmanlı’da da böyleydi, Cumhuriyet’te de böyledir.
Hasıl-ı kelam; Antalya Yörükler Derneği koordinatörlüğünde düzenlenen 3. Antalya Yörük-Türkmen Çalıştayı, 8 Şubat akşamı saat 19’da, Antalya Valisi’nin, Büyükşehir Belediye Başkanı’nın, Muratpaşa Belediye Başkanı’nın protokol konuşmaları ve pek çok siyasetçinin, kamu yöneticisinin ve Yörük-Türkmen kanaat önderinin katılımı ile başlayacak. Çalıştay üç gün sürecek ve elbette tarih, kültür, sosyoloji ve güncel meseleler konuşulacak, tartışılacak.
Emeği geçen herkese bu bağlamda teşekkür etmek, insani görevimizdir.