Ömrümde hiçbir annenin“anneler gününü” kutlamadım, kendi anamın bile. Çocukken de biliyordum üstelik Mayıs ayının bir Pazar gününün annelere “tahsis” edildiğini. Kim “tahsis” etmişti bilmiyordum ama, şehirlerde ve apartmanlarda yaşayan çocukların annelerine “tahsisli” olduğunu sanıyordum. Oysa dünyadaki bütün annelere ayrılmış, biz köy çocuklarının analarına bile, yıllar sonra öğrendim.
Bir de “anneler gününde” mutlaka hediyeler almamızı öğütlerdi televizyonlar ve radyolar, yoksa anneler günü kutlanamazmış gibi. Ben hiç ilgilenmezdim böylesi çağrılarla. Dedim ya, şehirlerde ve apartmanlarda yaşayan çocukları, anneleri lehine kışkırtmaktı o reklamların amacı, öyle sanıyordum. Belki de bu yüzden hiç “anneler gününü” kutlamadım anamın, ve hiç hediye almadım ömrümce. Ummuştur herhalde yanaklarına bir sıcak öpücük kondurmamı; beklemiştir kesinlikle biricik oğlunun kendisine bir kez olsun sarılmasını. Ama ben ne yapabilirdim ki, televizyondaki pamuk sesli sunucular hiç söylemiyorlardı “anneler gününün” bizim köyde yaşayan anaları da kapsadığını, nereden bilecektim peki, söyleyin!
Hem zaten bizim “anneler günü” kutlamamız da “caiz” değildi. Çünkü adı üstünde “anneler” günüydü kutlanması emredilen. Oysa bizim annemiz hiç olmadı ki nasıl kutlayalım! Biz köy çocuklarının “anası” vardı, erkenden yaşlanan ve kendi kurduğu sofraya herkes doyup kalktıktan sonra oturan... Bildiğimiz kadarıyla da “analar günü” diye anılmaya değer bir gün yoktu takvimlerde. Olsa kutlardık herhalde. Çiçekçi olmasa da köyümüzde, toplardık kırlardan el değmemiş papatyaları, çiğdemleri; tutuştururduk nasırlı ve yorgun ellerine sevgiyle.
Çağlar aşıldı, sistemler değişti, rejimler yıkıldı, haritalar yırtılıp yenisi çizildi, iklimler karıştı, sayısız gölün suyu çekildi, onlarca nehir kurudu ben büyüdükçe. Peki şimdi kutluyor muyum anamın “anneler gününü”? Merak ediyorsanız hemen söyleyeyim; hayır, kutlamıyorum! Hâlâ televizyondaki “cici spikerler” bu günün yalnızca şehirlerde ve apartmanlarda yaşayan anneleri değil, köylerde yaşayan anaları da kapsadığını bir türlü söylemediler. Onlar inatla direniyor bu noktayı belirtmemek için, ben militanca direniyorum anamın “anneler gününü” kutlamamak için.
Bir gün kutlar mıyım, gerçekten bilmiyorum. Bir gün olur da kutlarsam ne yapar, eli ayağına mı dolaşır, yoksa düşer bayılır mı, onu da kestiremiyorum. Hiç belli olmaz, belki de ben düşer bayılırım. Sevdiğim insanlara sevdiğimi söylememek ve fakat her gün içimde dağlar kadar büyütmek, her köylü çocuğu gibi, benim de gerçek karakterimdir. Biz köy çocuklarına göre sevgi dillendirilmemelidir, büyüsü ve kutsallığı bozulur. Her gün gizli gizli sulanmalı, yeşertilmeli, beslenmeli, büyütülmeli, ama asla sözcüklere dökülmemelidir.
Bu yazıyı, yalnızca köylerde yaşayan analara, ve eğer kabul ederse anama, “anneler günü” hediyesi olarak sunmak istiyorum. Biliyorum, yazı karın doyurmaz, evlerin buz tutmuş odalarını ısıtmaz, çamurlu yollarımızı kurutmaz. Ama ne yapabilirim, elimden gelen budur.
Harika yazıyı okudukça aynı dıuyguları paylsştığımızı fark ettim sanki beni anlatıyor