Bir seçim dönemi daha geldi ve geçti. Türkiye, kendisini yerelde yönetecek belediye başkanlarını ölçtü, biçti, tarttı, değerlendirdi ve kararını verdi. Hayırlı olsun. Türk halkı bu seçim işini, sandık işini, gerçekten çok seviyor. Yani o kadar ki, yılda bir seçim olsa kimse buna itiraz edecek gibi görünmüyor, o derece yani! 1908 yılından beri, dönem dönem kesintiye uğramış olsa da, mebusları ve belediye reislerini millet seçiyor ve bu işten inanılmaz keyif alıyoruz. Hakikat budur.
İttifaklar yarıştı
Antalya, hiç kuşkusuz, tüm Türkiye’de en çok merak edilen şehirlerin başında geliyordu. Zira Büyükşehir Belediye Başkanlığında başarılı, vizyon sahibi ve esaslı projeleri hayata geçirmiş Cumhur İttifakı’nın adayı Menderes Türel bir tarafta; başkanlık referandumunda ve 2018 seçimlerinden birinci çıkmış Millet İttifakı’nın adayı Muhittin Böcek diğer tarafta. Kapışmanın esaslı geçeceği aşikardı: Ve 24 Haziran seçimleri Antalya’da bir kez daha tekrarlanmış oldu ve Millet İttifakı’nı oluşturan yapının adayı olarak Muhittin Böcek, yarıştan birinci çıktı.
H. Tütüncü faktörü nedir?
Bu seçimde Millet İttifakı’nın başarılı olamadığı en büyük ilçe Kepez oldu. Peki ama, Antalya genelinde güçlü bir pozisyon elde eden Millet İttifakı neden Kepez’de umduğunu bulamadı? İşte tam da burada Hakan Tütüncü faktörü devreye girdi. Hakan Tütüncü faktörü deyince ne demek istiyorum? Kuşkusuz her şehir, belediye hizmetlerinin yerli yerinde yapılmasını, belediyenin işini iyi yapmasını arzu eder. Ama artık insanımız sırf bunlarla yetinmiyor ve yetinmek istemiyor. Tamam, belediye asli işini en iyi şekilde yapsın, ama belediye başkanı “bizden birisi” olduğunu hiç unutmasın! Belediye reisi oldum diye kendisini bir “şey” oldum sanmasın! Mevlidimize, düğünümüze, cenazemize katılsın, hatta imkan buldukça ayakkabısını çıkarıp evimize girsin! Bu da yetmez, benim kimliğimle, inancımla, kültürel ve etnik mensubiyetimle, hangi siyasi geleneğe sahip olduğumla ilgilenmeden bana eşit mesafede davransın, bana kardeşçe ve güler yüzlü bir edayla elini uzatsın, yüreğini açsın!
Evsiz barksız bir başkan!!!
Ve işte “Hakan Tütüncü faktörü” dediğim husus tam da bu noktada zuhur ediyor. İster fakir olsun ister zengin, ister çocuk olsun ister büyük, ister Doğu’lu olsun ister Batı’lı, ister sağcı olsun ister solcu, bunların hiç birisini mesele etmediği gibi, bunları zenginlik olarak gören bir belediye reisi var karşımızda. Bütünüyle bedenini, aklını ve ruhunu Kepez’e kilitlemiş. Sanırsınız ki evi barkı, işi gücü, başka bir meşgalesi, hobisi, ilgi alanı yok! (Bu arada, oturduğu evde kiracı imiş, bunu da bir parantez bilgisi olarak söyleyelim). Geçen gün işyerime gelen ülkücü bir arkadaşım şu soruyu sordu; “yahu bu nasıl bir adam, sabah evinden çıkıyor, gece yarılarına kadar koşturuyor, bunun evi, çoru çocuğu yok mu, hiç evine gitmez mi?!”
Gerçekten “adam” kazandı!
“Hakan Tütüncü faktörü” dediğim salt bunlarla da sınırlı değil; adam tarih okumuş, Anadolu coğrafyasına ve kültürüne çok meraklı, çok sıkı bir edebiyat okuru, saatlerce Türk şiirinden, Türk sinemasından, Türk edebiyatından konuşabilir hiç soluk almadan. Şimdi samimiyetle soruyorum, koca Türkiye’de bu birikime ve bu vizyona sahip kaç siyasi aktör, kaç belediye reisi vardır?
İşte Hakan Tütüncü, yukarıda kısaca özetlemeye çalıştığım bu yetenekleri ve imtiyazları sayesinde üçüncü dönem Kepez’i tekrar yönetme hakkını bileğinin hakkıyla aldı. Eğer kazara Hakan Tütüncü yerine başka bir aktör aday olarak sahaya sürülseymiş, muhtemelen Kepez’de Millet İttifakı bir haftadır her akşam davul zurna çalıyor olacaktı, benim gördüğüm budur.