Madem ki İdris Özyol, -ki- kendisi kadim dostumdur ve Antalya’nın en başarılı gazetecilerindendir, zekidir ve aynı zamanda çalışkandır, bu fakiri “transferlerin teorik gerekçesini oluşturma sorumlusu” ilan etmiş haldedir, o halde bu yazıyı yazmak herhalde “vacip” olmuştur.
Bu fakirin etkisi
Efendim, biliyorsunuz, geçen hafta Antalya siyasetinde bir nevi ‘tsunami’ yaşandı. Eğer süreç doğal haline bırakılsaydı, kahir ekseriyatı CHP’li bir grup belediye meclis üyesi ve siyaset erbabı, AK Parti’ye transfer olacaktı! Haber gazetelere böyle yansıdı, hep beraber okuduk. En baştan şunu samimiyetle belirtmek isterim ki evet, ortaya çıkan ve gelecek zamanlarda çıkacak olan “tsunami” ikliminde benim etkim vardır, kabul ediyorum. Şu noktayı açıkça belirtmeliyim ki, benim bu konuda fiili, programatik ve organize bir çabam olmamıştır. Netice itibariyle herkesin aklı-fikri vardır ve benim fakir aklıma hiç kimselerin ihtiyacı da yoktur. Fakat, bu fakirin AK Parti İl yönetiminde görevlendirilmiş olması Antalya siyasetinde gündem maddesi haline gelmiştir ve bu realiteden hareketle bazı siyasi aktörler, “Peki biz niye AK Parti’de siyaset yapmayalım?” şeklinde birbirlerine sorular sormaya başlamış bulunmaktadır. Meselenin şahsımla ilgili boyutu bu minvaldedir, arz ederim.
CHP tepki gösterdi!
Amma ve lakin, bu dalgalanma yaşanırken CHP sözcülerinin beyanatları oldu ve yine gazetelerden okuduk, duygulandık. CHP İl Başkanı ve değerli dostum Cavit Arı Beyefendi, “Gidecek olanlar partimizi terk etsinler, CHP’de yerleri yok” diye buyurdu! Bir başka CHP sözcüsü dostumuz, “Politikada hiçbir şey tesadüf olmaz, her ferdi hoşlandığı yem ile avlarlar” diye lakırtı eyledi. Ne demek istediği tam anlaşılmadı, ama kayıtlara böyle geçti. Yani netice itibariyle CHP yöneticileri bu transfer haberlerinden çok rahatsız oldular ve doğal olarak tepkilerini dile getirdiler. Tabii burada CHP sözcülerinin hakkını yemeyelim, seçilmiş insanların kazandıkları bu sıfatları başka ve rakip bir parti çatısı altında sürdürmek istemelerine tepki gösteriyorlar ve bunu ‘etik’ bulmadıkları izlenimi vermeye çalışıyorlar. Oysa geçmiş yıllarda başka partilerden meclis üyeleri, hatta belediye reisleri CHP’ye transfer olmuştu ve o günlerde bu kararı ‘demokratik ve memnuniyet verici’ olarak değerlendirmişlerdi. Her neyse, bu kısmı geçelim, ne demişti eski Türkiye’yi yöneten bir büyüğümüz; “Siyasette dün dündür, bugün de bu gündür!”.
Aynaya bakmalılar
Benim bu hususta diyeceğim çoktur ve fakat yenim (yerim değil) dardır. CHP sözcüleri ve dahi MHP sözcüleri, partiden her kopup gidene bir düzine ağır hakaret sayacaklarına, aynaya bakmalılar ve “Yahu bu insanlar bu gemiyi niye terk ediyorlar, hepsi mi hain, hepsi mi menfaat düşkünü, hepsi mi satılmış? Eğer böyle iseler, biz bu insanları hangi gerekçelerle meclis üyesi ve belediye başkanı seçtirdik” diye sormak mecburiyetindedirler. Peki sorarlar mı? Pek sanmıyorum, hatta hiç sanmıyorum.
Ezcümle bitirirken şunu da söyleyeyim; önümüzdeki aylarda bu tür ‘tsunamilerle’ çok fazla karşılaşacağız, kemerlerinizi bağlamayı ve derin nefes almayı unutmayın!