Meselenin bir de, ilaveten, ekonomi-politiği Antalya’ya özel bir durum arz eder. Misal, otuz beş yaşında bir Çankırılı’ya, Trabzonlu’ya yahut Bayburtlu’ya, şu anki bakanlar kurulu listesini sayın deseniz, tahmin ediyorum yarıdan fazlasını yanılmadan sayabilir. Hatta bu bakanlıklardaki bazı yüksek bürokratların bile adını zikredebilir. Oysa bir Manavgatlı’ya, Finikeli’ye yahut Kaşlı’ya aynı soruyu sorsanız, iddia ediyorum ki üç bakanın adını sayamaz. Antalya’da anket yapın, nüfusun %80’i şehrin valisinin kim olduğunu bilmez. Peki ama niçin böyledir? Böyledir, çünkü Antalya, kendi ekmeğini kendisi kazanan bir nüfusa sahiptir. Bu coğrafyanın merkezi idareye ekonomik anlamda bağımlılığı pek zayıftır. Merkezi idareye genellikle “vergi veren vatandaş” bağıyla bağlıdır. Ve bu nedenlerden dolayı, gerektiğinde merkeze ters düşmekten sakınmaz. Ama örnek olarak saydığım yukarıdaki diğer şehirler merkezi idareye “göbeğinden” bağlıdırlar ve merkezle ters düşmeyi asla göze alamazlar; hem merkezi devlet sistemiyle uyumlu olmak, hem de orada olan biteni sürekli ve yakından takip etmekle yükümlüdürler.
Antalya’nın görünümü
Gelelim Antalya özelinde tahakkuk eden üçüncü tarz-ı siyasete. Kabaca “sekülerizm” diye tanımlayabileceğimiz bir dünya görüşü bu. Laik/seküler dünya görüşüne meyyal bir sosyal kesim, Antalya’da sayısal olarak hem çok fazla, hem de oldukça dinamik bir nüfusu teşkil ediyor. Bu sosyal yapının siyasi tanımlamasını, “laik/seküler tarz-ı siyaset” şeklinde kavramlaştırabiliriz. Sanıldığı gibi sadece CHP’ye destek veren kitlelerle sınırlı değil Antalya’da bu tarz-ı siyasete meyilli olan kesimler. Kendisini milliyetçi ve merkez-sağ’da tanımlayan sosyal çevrede de laiklik ve seküler yaşam noktasında aşağı yukarı CHP’li cenah ile paralel bir fotoğraf veriyor. Evet, Cuma namazlarını kaçırmıyorrlar, hatta imkan buldukları ölçüde vakit namazı kılıyorlar ve hacca da gittikleri oluyor; ama yine de laiklik ve seküler yaşam noktasında ısrarlı davranıyorlar, gerçekten ilginç bir durum.
Tek çare samimiyet
Peki farklı kesimlerin desteğini veya rızasını alabilmenin yolu nedir? Bana göre burada anahtar kelime samimiyettir! Evet, samimiyet! Bu kavramın böyle büyük bir meseleye tek başına çare olup olamayacağını bilmiyorum ama elimde önerebileceğim başka bir enstrüman yok. Yapabileceğiniz tek şey, karşınızdaki insanın yaşam biçimine, dünya görüşüne, inancına, giyimine, kuşamına, mezhebine, meşrebine saygı göstermek ve bunu muhatabınıza hissettirmek! İşte bunu yapabildiğiniz takdirde, hem seçimden başarıyla çıkabiliyorsunuz, hem de toplumsal barış dediğimiz kavrama hizmet etmiş oluyorsunuz.