GİRİŞ:
Hayatımda iki kere yazı yazarken ağladım, birincisi babamı öte dünyaya uğurladıktan hemen sonra onun için yazdığım yazı; ve ikincisi de budur. Ağlamamak ne mümkün; otuz beş yaşında ve döneminde çok iyi eğitim görmüş pırıl pırıl bir çocuk, üstelik güpegündüz, üstelik kirazların çiçek açtığı bir mevsimde, üstelik Beyazıt Meydanında ve üstelik bir ikindi vakti ve üstelik herkeslerin gözleri önünde, darağacında sallanmaktadır! Açık söyleyeyim, hangi kültüre yahut ideolojiye bağlı olursa olsun, onun yargılanma sürecini, idam sahnesini ve cenaze merasimini okuyup ağlamayan adamın vicdanından şüphe ederim.)
Suçu mu; tek suçu var, tarihin o döneminde bu topraklarda yaşıyor olmak!
Ölümsüz ölümlü
Bazı ölümler vardır ki, milletlerin yaşamında bir nev’i yeniden doğuma sebep olur! İnsanlık tarihinde bu tezimizi doğrulayacak onlarca örnek bulabiliriz. Herhalde Boğazlıyan Kaymakamı nam bu yoksul Anadolu evladının Beyazıd Meydanında gündüz gözü infazı, O’nun ve O’nunla birlikte bir milletin diriliş anıdır. Elbette işgallere karşı bir direniş başlayacaktı ve bunun işaretleri de geliyordu. Amma ve lakin, bu genç kaymakamın haksız yere kurban edilerek kan isteyen işgalcilerin ayakları önüne atılması, deyim yerindeyse “duygusal bir ihtilale” sebep oldu! Eminim ki Kemal Bey’i kurban edenler işin bu raddeye varacağını hiç hesap etmemişlerdi.
Namık Kemal - Mehmet Kemal
1880’li yıllarda doğan oğlan çocuklarına “Kemal” adı vermek dönemin modasıydı, zira büyük şairimiz Namık Kemal, yurtsever duruşuyla, Osmanlı Türkiyesinde yaşayan herkesin kalbini çoktan fethetmiş haldedir. Gümrük memuru Arif Bey de, 1884 yılının Mart ayında dünyaya gelen oğluna, Mehmet Kemal ismini koyar. İsim esasen murad’tır ve burada murad edilen de hiç kuşkusuz kamil, erdemli, olgun bir evlat olması yanısıra; Namık Kemal gibi yiğit bir vatansever olmasıdır.
Antalya Lisesi talebesi Kemal
Mehmet Kemal, kaderin kendisine “Boğazlıyan Kaymakamı Şehit Kemal Bey” ünvanı vereceğinden habersiz, çocukluğunu Beyrut sokaklarında geçirdi. Aslen baba tarafı Makedonya’nın Teselya/Yenişehir Yörüklerindendir. Ancak bu bebek dünyaya geldiği vakit baba Arif Bey, gümrük memuru sıfatıyla Beyrut’ta görevliydi. Kemal, babasının görevi gereği sık sık şehir değiştirmek zorunda kaldı. Lise öğrenimine Antalya’da başladı, muhtemelen 1899 yılında girdiği Antalya Lisesi’nden, 14 Şubat 1901 yılında ayrıldı ve İzmir Lisesi’ne naklolundu.
Milliyetçilik rüzgarları eserken
Gerçekten çok başarılı, parlak ve zeki bir çocuktu, dönemin en popüler üniversitesi olan Mekteb-i Mülkiye’ye kaydını yaptırmakta zorlanmadı. O dönemin bütün gençleri gibi ateşli bir Türk milliyetçisiydi. 1900’lerin başında bu topraklarda o denli kuvvetli bir “milliyetçilik” rüzgarı esiyordu ki, genç nesillerin bu rüzgardan etkilenmemeleri imkansızdı.. 20. Asrın başlarından itibaren artık bu topraklarda “Türk Milliyetçiliği” fikriyatı seslendirilmeye ve politik bir önerme olarak tartışılmaya başlanıldı. Evet, bu iklimde fakülte talebesi bir genç olarak Mehmet Kemal, doğal olarak, Türk milliyetçiliği fikrine yakın duruyordu. (Devam edecek).