Her çağda mazlum olandır ilk kurban!
Kaymakam Kemal Bey 7 Ocak günü tutuklandı ve bu ayın son günü İstanbul’a nakledilerek meşhur Bekirağa Bölüğü’ne hapsedildi. İngiliz Yüksek Komiserliğinin isteği üzerine ve “savaşta Ermenilere kötü davranmak, kırım yapmak ve savaş suçu işlemek” gibi suçlamalarla yargılanacaktı.
Mahkeme ivedilikle çalışmaya başladı. Büyük ihtimalle daha işin başında Ermeni-İngiliz ittifakına birkaç kurban verilmesi kararlaştırılmıştı, çünkü Kemal Bey’i “savaş suçlusu” olarak itham edecek hiçbir somut belge, delil ve hatta şahit bile yoktu! Kemal Bey, “aldığım emri uyguladım, ölümlerde hiçbir dahlim yoktur, kimse için ölüm emri vermedim” şeklinde bir savunma yapsa da, mahkemenin onun dedikleriyle ilgilenmeye ne zamanı, ne de tahammülü vardı, zira emir “büyük yerdendi!”. Ve 8 Nisan günü hüküm verildi, genç kaymakam “savaş suçlusu” idi ve cezası idamdı!
Vahdettin imzalamadı!
Damat Ferit Paşa, aynı günün gecesi kararı onaylanmak üzere Saltanat makamına gönderdi. Fakat Sultan Vahdettin, Ferit Paşa’yı ve elbette pek çok çevreyi şaşırttı ve kararı onaylamadı! Ne kadar güçsüz, inancını yitirmiş ve paniklemiş de olsa, Sultan’ın bu infazı içine sindiremediği için kararı imzalamadığı açıktı. O halde gidilecek tek yol vardı, fetva çıkartmak! Konu ertesi gün Şeyhül-islam Mustafa Sabri Efendi’nin önüne getirildi. Ve Sabri Efendi, bu infazın “dinen caiz” olduğuna hükmetti ve idam fetvasını imzaladı! Artık genç kaymakamı asmak ve böylece İngilizlerin sinirlerini yatıştırmak için hiçbir engel kalmamıştı!
Ve mazlum kaymakam Kemal Bey, 10 Nisan 1919 günü ikindi vakti saat beşte, binlerce İstanbullunun gözleri önünde, Beyazıt Meydanı’na darağacı kurulmak suretiyle idam edildi!
“Beni oğlumun yanına gömün!”
Kaymakam Kemal Bey, idam sehpasında halka şöyle seslendi; “sevgili vatandaşlarım, ben bir Türk memuruyum, aldığım emri yerine getirdim, vazifemi yaptığıma vicdanım emindir. Sizlere yemin ederim ki ben masumum; son sözüm bu gün de budur, yarın da bu olacaktır. Ecnebi devletlere yaranmak için beni asıyorlar. Eğer adalet buna diyorlarsa kahrolsun böyle adalet!”. Ve sözlerinin devamında, “çocuklarımı bu millete emanet ediyorum ve oğlumun mezarının yanına gömülmek istiyorum!” şeklinde vasiyetini yineledi ve hemen sonra infaz tamamlandı! (Oğlu henüz üç yaşında hayatını yitirmişti ve Kadıköy Kuşdili mezarlığında yatıyordu…)
(Devam edecek)