CHP üyesi Mehmet Altındağ arkadaş, geçen günlerde yazdığım bir yazıdan dolayı facebook hesabından bana mektup yazmış. Daha doğrusu, mektup değil de, bana kendi çapında “giydirmiş”. M. Altındağ arkadaşın mektubu şu başlıkla yayımlanmış; EŞREF URAL VE RUHİ BEŞİKTAŞ'A KISMEN CEVABIMDIR”. Ve şöyle devam ediyor; “Başlık şöyle ‘ne oluyor yahu Antalya'mı satıldı’ evet bu gün Eşref Ural bir gazete köşe yazısında bu başlığı atmış
hemen arkasından Ruhi Beşiktaş şöyle demiş ‘Ağzına sağlık Eşref Ural kardesim. (…) şimdi bu iki arkadaş AKP li Antalya B.Şehir Belediye Başkanı Menderes Türel'i savunmuşlar neden savunmuşlar konu nedir onu anlatalım da fakat öncelikle Menderes Türel'i savunan bu iki arkadaşlar kim ? ona bakalım değil mi ? (İmla hataları bana ait değil, olduğu gibi aldım).
İmdiii, elbette Ruhi Beşiktaş’ın avukatı değilim, ihtiyaç duyarsa kendisini ifade edebilecek durumdadır. Ama herhalde kendi kendimin avukatı sayılırım ve bu CHP’li arkadaşın mektubuna cevap yazmak durumundayım, yoksa nezaketsizlik olurdu, değil mi?
Sevgili Mehmet Arqadaş, kimi zaman ben de, kendi kendime “sen kimsin?” diye sorarım ve emin ol ki hâlâ cevap bulabilmiş değilim, umarım sen bu soruya cevap bulmuşsundur. Çünkü bu soru çok zor bir sorudur. Nice tasavvuf erbabı, nice alim, nice harabat ehli vardır ki, ahir ömürlerince hep kendi kendilerine “sen kimsin” yahut “ben kimim?” diye sormuşlar ve bir cevap bulamadan öte dünyaya göçüp gitmişlerdir. Dediğim gibi, soru zordur, cevabı daha da zordur.
Mehmet Arqadaş; mektubunuzda beni tanımlarken, “sol-sosyalist bir gelenekten gelip CHP’de siyaset yapmakla” itham ediyorsunuz, yani beni genel anlamda “solcu” bir yaşam öyküsü olmakla tanıtıyorsunuz ki, el-hak doğrudur, eyvallah. Ama ve fakat lakin, bir ideoloji yahut siyasi parti, bir insanı tanımak ve tanıtmak için kartvizit olarak gösterilebilir mi? Bu değerlendirme büyük bir haksızlığa kapı açmaz mı? Yani mesela biz insanları tanıtırken, “İslamcı Ahmet”, “Sosyalist Mehmet”, “Atatürkçü Ayşe”, “Liberal Fatma”, “Ülkücü Halil” “HDP’li Haydar”, “CHP’li Mesut” diye mi sıfatlandırıyoruz? Mensup olduğumuz bir parti yahut bağlı olduğumuz bir ideoloji bizi biz yapmaya ve tanıtmaya yeter mi?
Mehmet Arkaqaş, şunu bilmenizi isterim ki, hiçbir ideoloji yahut siyasi parti “kutsal”, değildir, olamaz da. Ve hiçbir siyasi parti veya ideoloji, insanın kişiliğini biçimlendiremez, karakterini değiştiremez, insanı yeniden inşâ edemez. Ve her parti ve her ideoloji, doğası gereği ölümlüdür. Bir döneme hitaben doğarlar ve ömürleri bitince de, tarihe gömülürler. Ama ölümsüz olan, evrensel olan, kutsal olan değerler vardır; din, ülke, insan, insan hakları, doğa, özgürlük, adalet, vicdan, emek, eşitlik vs. gibi. Eğer düne kadar övgüler düzdüğümüz bu kavramları birden bire lanetlemeye, değersiz ve anlamsız bulmaya başlarsak, bu kavramlara sırtımızı dönersek, o zaman lanetlenmeyi hak ederiz. Yani parti değiştirdi diye bir insan “dönek” olmaz, inandığı bu kavramlara ihanet ederse olur, bilmem anlatabiliyor muyum?
Ve bir de Mehmet Arqadaş, mektubunun bir yerinde, “CHP’nin etinden, sütünden, kaymağından yararlandıktan sonra çekip gittiğimizi” söylemişsin ki, burada kastettiğin kişi herhalde ben değilimdir. Değilimdir, zira bu dünyada yaşayanlar, gaipte yaşayanlar, hatta ve hatta öte dünyada yaşayanlar dahi bilir ki, bu satırların yazarı olan Eşref Ural, bu güne kadarki siyasi yaşamının hiçbir aşamasında siyasi konumunu kullanarak bir kuruş kazanç görmemiştir. Bunun nasıl bir şey olduğunu da, nasıl elde edildiğini de bilmez. Herhalde bu tanımlamadan beni kastetmiyorsundur.
Hülasa Mehmet arqadaş, senin mektubunu ve altına yazılan yorumları görünce, o mahalleyi terk etmekle ne kadar doğru bir karar verdiğimi bir kez daha görmüş oldum. Kendi adıma sevindim, ama ülkemiz adına üzüldüm. Bu ülkeyi bu üslupla mı “kurtaracaksınız?” Vay ki vay.