Ve işte, geçen hafta İstanbul İl Başkanlığı gibi önemli bir koltuğu seçimle kazanan Canan Kaftancıoğlu vakasını da bu özet bağlamında analiz etmek gerekecektir. Hayatının hiçbir evresinde, belki son birkaç seçim hariç, CHP’ye oy vermemiş olma ihtimali pek yüksektir. Ve işte bu hanımefendi, hayatında hiç oy vermediği bir partiye evvela Parti Meclisi üyesi olarak kabul edilmiş, akabinde de, seçime girmiş ve İstanbul İl Başkanlığı’nı kazanmıştır! Ve üstelik, bu vaka 100 yıllık bir siyasi partide vuk’u bulmuştur. Dünya siyasi partiler tarihinde eşine az rastlanır bir durumdur. Ve ayrıca, yarıştığı isim de öyle Baykalcı falan değildir, Alevi camiasının hatırı sayılan bir ismidir. Yani CHP’de İttihatçı-Kemalist gelenek o denli devre dışı bir konumdadır ki, esemesi dahi okunmamaktadır. Ve sadece İstanbul’da değil, pek çok il örgütünde tablo budur. Elbette Kemal Kılıçdaroğlu bu tabloyu biraz daha yumuşatmak için bazı hamleler, taktikler geliştirecektir, örneğin yeni oluşturacağı parti meclisine hatırı sayılır sayıda Baykalcı-Atatürkçü olarak bilinen ismi alma yoluna gidecektir. Ama bunun hiçbir önemi yok, partinin geldiği nokta bellidir.
Tüm bu gelişmeler, hiç kuşku yok ki, CHP açısından son derece radikal ve büyük değişimlerdir. Ama yine de asıl büyük soru şudur; bu devleti ve bu ülkeyi kurmuş olma iddiasıyla övünen CHP, radikal sol değerlerden beslenen ve aralarında büyük anlayış farkı olan bu kadrolarla bütünleşebilecek midir? Bu sorunun cevabı büyük oranda “evet” ise mesele yok. Bu durumda CHP’nin mevcut oylarına radikal solun da katılmasıyla oy oranı belki de %30’lara ulaşabilecektir. Ve ayrıca, önümüzdeki seçimlerde realize edilmesi düşünülen/tartışılan CHP-HDP seçim ittifakı göz önüne alındığında, bu ittifakın oy oranının %40’lara yaklaşacağı hesaplanabilir. Bu da bir sürü milletvekilliği ve belediye başkanlığı demektir.
Peki matematiğin bu değişmez kuralı, mevzu bahis olan siyaset ise her daim böyle tezahür eder mi? Yani siyasette 2+2 her zaman 4 eder mi? Bu sorunun cevabını yakın zamanda öğreneceğiz. Ama süreç nereye giderse gitsin, CHP içinde kendisini dışlanmış hisseden ciddi bir kitle var ve bu kitle, yeni siyasal arayışlara yönelebilir. Ya yeni bir siyasi parti kurmak, ya da daha güçlü bir olasılık olarak, mevcut siyasi partilerden birine veya birkaçına dağılabilirler. Siyasette her şeyin belirleneceği tarih 2019 seçimleri ya da erkene alınmış bir genel seçim. Türkiye’nin değişken ve çok hareketli sosyolojisi muhtemelen CHP’yi ve bu partiye destek veren bazı kesimleri yeni arayışlara yöneltecek. Her şey ilk genel seçimden sonra aleniyet kazanacak, bakalım görelim.
Bitti…