Anadolu'dan büyük şehirlere gelen yoksul çocukların biraz makam/mevkii ile tanışınca nasıl bir komplekse esir olduklarına her daim şahit oldum. Bu aşağılık kompleksini bertaraf etmek hırsı, onlarda otomatik olarak mal-mülk edinme sevdasına dönüşüyordu. Zannediyorlardı ki, ruhlarını ve bedenlerini esir alan bu "aşağılık kompleksi canavarını" bu yolla öldürebilecekler!
Doymaz bir canavar
Ve fakat, heyhat! Bu canavar yedikçe acıkan bir korku filmi, yahut bir masal kahramanıdır ve doyumsuzdur! Lakin bizim Anadolu'nun ücra bir köyünden gelen yoksul köylü çocuğu buna asla inanmamaktadır. O, bu canavarı, sürekli mal-mülk edinerek, servet biriktirerek ve kariyer yaparak bir gün öldüreceğini sanmaktadır, ne yazık! Oysa o canavar bir gün bu Anadolu delikanlısını da yiyecektir ama O, bu gerçeği bilmemekte ve hatta bilmek istememektedir.
Sarıgül-Battal vs…
"Sarıgül Vakasına" her daim böyle baktım. Sarıgül bana hiç bir zaman bir "insan" olarak görünmedi. Hep bir model yahut proje gibi geldi bana. Yiyen, içen, düşünen, duygulanan, üzülen, sevinen bir canlı olarak hiç hissetmedim Mustafa Sarıgül'ü. Halâ da böyle görünüyor gözüme.
Battal İlgezdi'yi hiç tanımam, resmini bile gördüğümü sanmıyorum. Malatya'nın bir köyünden göçüp geldikleri söyleniyor. Doğduğu köyü satsanız Ataşehir'de bir daire alamazsınız. Ama bu "Anadolu yiğidi" öylesine güçlü bir aşağılık kompleksine esir olmuş haldedir ki, mülk edinme yarışına girmiş durumdadır. Hatta yetinmeyip, değerli zevcesini mebus olarak Millet Meclisi'ne gönderecek kadar işi ilerletmiş görünüyor, çok hoş! Demek ki mebusluk kavun-karpuz gibi satın alınabilen bir müessesedir, bunu da ispatlamış bulunuyoruz.
Sol yumruk ve hançer
Ah o sol yumruk, beni ve herhalde benim gibi bir miktar "salağı" tam da ciğerinden kanatıyor! Nasıl kanatmasın, ömrümün en güzel yıllarını sol yumruklarımı sıkarak geçirmiş bulunuyorum ve en büyük düşmanım da, elbette, emekçi halkın alın terini ve duygularını sömüren şu adi burjuva sınıfıydı! Ve belki de Ataşehir Belediye Reisi Battal İlgezdi Beyefendi'nin değerli zevceleri, (şimdilerce CHP'nin bir mebusu olduğu söyleniyor) sol yumruğunu sıkarak "ezilen kardeşlerime bin selam" gönderdiği fotoğrafı görünce, tam şurama, böğrüme, bir hançer saplandığını hissettim. 80’li ve bilhassa 90’lı yıllarda yaşadıklarım, gördüklerim, maruz kaldıklarım geldi gözlerimin önüne. Normalde öfkelenmem gerekiyordu ama çok sesli bir kahkaha patlattım!
Peki ya “ezilenler?”
Yine de bu CHP'li (ve sol yumruktan anladığımız kadarıyla solcu) kadın mebusa bir teşekkür borcumuz var; ahlaki bir erezyonu deşifre imkanı sağladığı için. (Ama yine de hem CHP'li hem solcu nasıl olunabiliyor, bu soru halâ cevap bekliyor, umarım bu bayan mebus hanımefendide bu sorunun cevabı vardır, zira bende yok). Peki ezilenler mi? Onların bu fotoğraftan pek bir şey anladığını sanmıyorum. Ama yine de hepsinin o yoksul ve nasırlı ellerinden öpüyor, bayramlarını kutluyorum...