Evvela yazının girişinde bir hususu açıklamama izin verin; Çarşamba günü facebook hesabımda yazdığım konu ile bu yazının ilgisi yoktur. Daha doğrusu, bu yazı, yazacağımı duyurduğum yazı değildir. Evet, söz vermiştim, yazacağımı söylemiştim, hatırlıyorum. Ama üzerinden biraz vakit geçince ve soğukkanlı düşününce, şu karara vardırdım; yıllar önce yaptığım bir telefon konuşması ve o konuşmada söylenenler, benim kişiliğime ve bana duyulan güven sebebiyle söylenmiştir. Yani o görüşme benimle o kişi arasındaki bir sırdır ve bu sırrı ifşa etmek haksızlıktır. Şu halde ben o konuşmayı buradan paylaşarak, her şeyden önce kendi kişiliğime ve karakterime saygısızlık etmiş olurum diye düşündüm ve vazgeçtim. Okurlarımın anlayışla karşılayacağını umut ediyorum.
Amma ve lakin, değil mi ki yazı masasına oturduk, yine de etik, siyaset, politika vb. gibi kavramlar üzre kelam edelim, kalem oynatalım. Çünkü bilhassa genç siyasetçiler, bazı kurnazlık gösterilerini ve davranışlarını “siyaset yapmak” zannediyorlar. Rakibe laf sokmayı marifet sayıyorlar ve galiba bu şekilde aldıkları “aferin” sıvazlamalarının kendi hanelerine artı yazacağını hesap ediyorlar, pek yazık.
Çocuk sayılacak yaşlardan beri siyasete ilgiliyim ve siyaset denilen bu esrarengiz maceranın içinde, ortasında, kıyısında, uzağında, yakınında… yani bir yerlerinde debelenir dururum. Sayısız hata yapmışımdır bu süreçte, sayısız olaya tanık olmuşumdur, kahramanlıklara, ihanetlere… Dile kolay, tam kırk sene. Ve bu kırk senede siyaset üzre okuduğum kitabın ve yazının haddi hesabı yoktur. Şu halde bu hususta kelam edebilecek olgunluğa ulaştığımı söylemeye hakkım olduğunu düşünüyorum.
Evvela genç “politikacılara”, (politikacı deyimini bilerek tercih ediyorum, çünkü “siyasetçi” demeyi uygun bulmuyoruz, siyaset daha üst bir mertebedir, herkes siyaset erbabı olamaz, kırk fırın ekmek yemek gerekir) şunu söylemek isterim; siyaset strateji kurularak yapılan bir sürekli eylemler dizisidir. Yani anlık lafazanlık yapmak, komiklik yapmak, aferin almak için siyaset yapılmaz. Elbette bunları da yaparsınız, hakkınızdır, kimse elinizden tutmaz, hatta gülüşürler, seni pohpohlarlar, “yürü be aslanım, kim tutar seni” diye gaz verirler, alkışlarlar falan. Ama iş ciddiye binince, siyasetin esaslı meseleleri mevzu bahis olunca, “ya onu boş verin, o şarlatanın biridir, ne dediğini bilmez” deyip ellerinin tersiyle itiverirler.
Ve sonra genç politikacı, şunu unutma, sen bir partinin genel başkanı değilsin, yani Ankara’da genel siyaset yapmıyorsun, yerel politik aktörsün. Yani bu küçücük, herkesin hemen hemen birbirini tanıdığı, haftada birkaç kez şu ya da bu nedenle, (düğün, nişan, bayram, cenaze töreni vs.vs.) bir araya geldiği bir şehirde siyaset yapıyorsun. O halde diline, üslubuna, tavrına dikkat edeceksin, tetikçilik yapmayacaksın, kimsenin gazına gelmeyeceksin, hangi siyasi partiye mensup olursa olsun, bu şehirde yaşayan herkesin senin hemşerin olduğunu unutmayacaksın. Başka partilerin üyelerinin ya da seçmeninin de oyuna talip olduğunu asla aklından çıkartmayacaksın.
Ve bir de genç politikacı, parası çok olan daha iyi siyaset yapar zannetmeyeceksin! Eğer parası çok olan daha iyi siyaset yapıyor olsaydı, mesela Antalya’da sadece zenginler belediye reisi ya da vekil olurlardı, oysa öyle bir şey yok! Demek ki neymiş, siyaset para kasası büyük olanların değil, yüreği büyük olanların işiymiş. Demek ki neymiş, erdemli, kişilikli, ağzından çıkanı kulağı duyan, nerede konuşacağını, nerede susacağını bilen insanların işiymiş.
Ve bir de genç politikacı, mazbata almakla, yani ilçe başkanı, il başkanı, belediye başkanı, milletvekili olmakla lider olunmaz. Önderlik-liderlik bambaşka bir iştir, milyonda bir çıkar. Ama siyasette alınan her görev, bir makam değil, bir imtihandır. O görevin altında ezilip ezilmediğine bakılır.
Ve bir de genç politikacı, yaşın ilerleyince ve kemale erdiğinde, geçmişte yaptıklarının envanterini yaparken, kendine en çok niçin öfke duyacaksın biliyor musun? Birilerinden aferin almak için ettiğin laflar için. Evet, sadece bunun için kendine çok kötü davranacaksın.
Ve bir de genç politikacı, senin gibi düşünmeyenleri asla düşman belleme. Gün gelir, düşman bellediklerinden medet umarsın.
Ve bir de genç politikacı, kimseyi aptal yerine koyma, aptal zannetme. Siyaset arenasına çıkmayı göze alan her bireyin kafasının içinde yeterince zeka ve yeterince akıl vardır. Sadece ortaya çıkmak için elverişli zamanı ve zemini beklemektedir, hepsi bu.
Ve bir de genç politikacı, sana gaz verenler bilmeni istemezler, ama ben söyliyeyim, köpeksiz köyde geziyormuş gibi efelik yapmayı siyaset yapmak zannetme, karıncanın kardeşi vardır. Siyaset arenasında herkes herkesin dosyasını tutar ve fakat sadece vakti saati gelince masa üstüne çıkartırlar. Herkesin çekmecesinde yeteri kadar evrak vardır, bunu sakın unutma.
Ve bir de genç politikacı, siyasette en büyük düşmanın, sana en çok gaz verenler ve seni en çok alkışlayanlardır, bunu hiçbir zaman aklından çıkartma.