K.O.Z (Kod Adı Koz) adlı sinema filmini izlerken ve birdenbire muhalefetin, bilhassa CHP’nin, düştüğü haller geldi aklıma. Filmden kopmamak için fazla yoğunlaşmadım, ama ‘CHP’nin halleri’ üzerine bir yazı kaleme almayı o esnada düşündüm. Aslında yazının başlığını tam olarak ‘K.O.Z. filmi ve CHP’nin sefaleti’ diye düşünmüştüm, sonradan fikir değiştirdim. Evet, ‘sefalet’ sözcüğü ilk bakışta biraz ağır görünüyor, kabul ediyorum. Ama okuduklarım, bildiklerim ve bizzat yaşadıklarım beni ister istemez ‘sefalet’ sözcüğüne götürüyor, daha uygun bir kavram bulamıyorum.
Devleti ele geçirmek için
Önce çok kısa olarak filmden söz etmek istiyorum. Film, son birkaç yıl içinde Türkiye siyasetinde yaşananları, olup bitenleri özetliyor aslında. Hükümeti siyaset dışı ve karanlık yollarla, entrikalarla indirerek, devleti tamamen ele geçirmek isteyen uluslararası bir güç odağı ile devleti savunmaya ve korumaya çalışan bir ekibin kavgasını anlatıyor. Görüldüğü üzere konu basit, açık ve aslında herkesin bildiği şeyler. İşte beni asıl ‘CHP’nin sefaleti’ demeye zorlayan ana sebep de meselenin bu kadar basit ve açık olmasıdır. Öyle ya, 6 temel ilkesinden birisi ‘devletçilik’ olan bir parti, devlet ‘kül halinde’ teslim alınmak istenirken niçin bu kavgada devletten yana değil de, karşı odak tarafında saf tutar?
Parti niçin teslim oldu?
Lafı dolandırmadan asıl sormak istediğimi sorayım; CHP Genel Merkezi niçin, hangi gerekçelerle ve nasıl bu kadar kolay teslim alınmıştır? Teslim alanlar CHP üst yönetimine ne söylemiş, ne vaat etmiş ya da ne göstermiş olabilirler? Mustafa Kemal Paşa’nın “Savaş meydanlarında emperyalizme karşı savaşırken kurduk” dediği bir siyasi hareket, doğru dürüst bir ‘kurşun’ bile sıkmadan niçin teslim olmuştur? Aslında CHP’ye gönül vermiş herkesin bu soruyu samimiyetle sorması gerekiyor, yoksa kısa bir süre sonra CHP diye bir parti kalmayacak.
Baykal niçin susuyor?
Ve buradan kendisinden çok şey öğrendiğim, yurtseverliğinden, demokratlığından, siyaset kurumuna ve devlete olan bağlılığından hiçbir zaman kuşku duymadığım CHP önceki Genel Başkanı Deniz Baykal’a seslenmek istiyorum; niçin feryat etmiyorsunuz? Olan biten her şeyi bizlerden ve herkesten daha iyi bildiğiniz halde niçin susuyorsunuz? Parti’yi ele geçirmek ve bu yolla siyaset kurumunu ve devleti tamamen kontrol etmek isteyenler ilk önce size karşı bir komplo kurarak işe başladılar, niçin bunu dile getirmiyorsunuz? Şimdi değilse ne zaman konuşacaksınız? Şimdilerde hâlâ güçlü bir siyasi aktörsünüz, sözlerinizin bir etkisi, karşılığı mutlaka olur. Ama siyaset sahnesinden çekildikten sonra söyledikleriniz sadece ‘anı’ olarak kayda geçer.
Muhalefet ihtiyacı
Tam da burada bir parantez açmam şart oldu; açıkça söyleyeyim ki, kimse AK Parti’ye oy vermek, destek vermek zorunda değildir. İsteyen istediği partiye sahip çıkabilmelidir. Burada ve herhalde K.O.Z filmini yapanların da AK Parti’ye oy devşirmek diye bir dertleri olmasa gerektir. Filmin asıl gayesi yakın geçmişte devlete ve millete kurulan komploları, tertipleri, entrikaları deşifre etmek ve halka göstermek. Şurası çok açık ki, ülke yönetimine siyaset dışı güçler hakim olduklarında hepimiz çok büyük maddi ve manevi acılar çekiyoruz. Geçmişte bunu yaşadık, 12 Eylül süreci hala hafızalarımızda. Siyaset dışı odaklara karşı çıkmak asla AK Parti’yi ve Tayyip Erdoğan’ı savunmak demek değildir. Siyaset sahasında muhalefet etmek, muhalif olmak, en çok iktidar olana ihtiyaçtır, burada hiç kuşku yok. Ama karanlık oyunlara ve entrikalara karşı durmak her şeyden önce bir vatandaşlık görevidir. Bilhassa CHP’ye gönül vermiş dostlarımın bu noktaya dikkatini çekmek istiyorum.