Babam, iflah olmaz bir CHP sempatizanı idi. Bazen “gaza gelir” ve o gür sesiyle, “1956 senesinden beri Halk Partılıyımdır” diye bağırırdı. Devir Kenan Evren devri, yine babamın deyimiyle, “Evran Paşa” dönemi, 1980’li yıllar. Annem korkuyla etrafına bakınır ve babama çıkışırdı; “sus oğlum duyan muyan olacak!” Babam da gazı almış, hiç durur mu; “duyarlarsa duysunlar yahu, Halk Partılı olduğumu bilmeyen mi var?” diye cevaplardı annemi.
“Çok kabadayı adamdı!”
Herhalde tarih sevgisini babam yükledi ruhuma. O inanılmaz güçlü hafızasıyla, an be an 1950’den bu güne bütün Türkiye siyasi tarihini anlatırdı bana. Ama ne vakit 27 Mayıs Darbesi’ni anlatsa, ne vakit Menderes’in adını ansa, her seferinde, “çok gabadayı adamdı, yazık oldu, Allah rahmet eylesin” der, susardı.
O çocuk aklımla hemen dikilirdim karşısına; “sen Halk Partili değil misin, niye üzülüyorsun o sağcı adama, hem zaten vatanı da satmıştı” diye çıkışırdım. Babam benimle laf dalaşına girmeye asla gerek duymaz, aynı kelimeleri tekrar ederdi usulca; “çok gabadayı adamdı…”
Sehpalar Kurulanda
Kuşkusuz hataları olabilir, tıpkı sevapları ve takdire şayan işleri olduğu gibi. Ama siyaseten hata yaptı diye ve üstelik bir askeri cunta marifetiyle idam sehpasına sadrazam (başbakan) göndermek de neyin nesidir? Osmanlı bile ömrünün son yüz yılında neredeyse hiç sadrazam asmadı, ama Cumhuriyet, daha kırk yaşına basmadan bir başvekil ve iki de nazırını sehpada sallandırabildi!
Ve elbette “sehpalar” kurulduktan sonra sallanacak adam bulmak zor olmazdı bu topraklarda. Menderes’in, Polatkan’ın ve Fatin Rüştü Zorlu’nun infazının üzerinden on yıl sonra, bu kez üç devrimci aynı sehpada sallanıyordu; Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan. Ve bir on yıl daha sonra, onlarca sağcı-solcu genç sallandırılacaktı aynı idam sehpalarında, babamın “Evran Paşa’sının” talimatnamesiyle…
“Fabrikaları niye yaptın Doktor?”
Söz 27 Mayıs Darbesinden açılmışken, Doktor Burhanettin Onat’ın bir anısını nakletmeden geçmeyelim. Malum, Burhanettin Onat, Antalya’da Dokuma, Ferro Krom ve Kepez Elektrik gibi dev tesislerin yapılması için büyük gayret sarfetmişti. 27 Mayıs sürecinde Burhanettin Bey de Yassıada sanıkları arasındadır. Mahkeme sorgusunda kendisine şu soru yöneltilir: "Burhanettin Bey, siz mebusluk nüfuzunuzu kullanarak Antalya'da fabrikalar yaptırmışınız. Sen doktorsun, senin fabrikayla, makineyle ne alakan var. Niye yaptırdınız bu fabrikaları?"
Ve Burhanettin Onat'ın cevabı son derece ironik ve muhteşemdir: "İftira efendim! Nüfuzumu kullanmadım, zorbalığımı kullandım. Üzerine yürümediğim umum müdür, kavga etmediğim vekil kalmadı Ankara'da."
Demem o ki abiler, Allah bu millete bir daha kendi çocuklarını idam sehpalarında ve mahkeme salonlarında izlemeyi nasip etmesin, amin.