CHP Muratpaşa İlçe Başkanı Hasan Şahin’in geçen gün yaptığı çıkışı nereye koyacağız ve nasıl değerlendireceğiz? Kendisiyle aynı partiye mensup Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı’na öylesine etkili bir “etik” uyarısı yaptı ki, takdir etmemek mümkün değil. Hatta sadece Büyükşehir’e de değil, bazı CHP’li ve İYİ Parti’li ilçe başkanlarına da okkalı bir uyarı yaptı.
Efendim, mevzu şu; biliyorsunuz Türkiye’deki her belediyenin iktisadi faaliyet yürüttüğü şirketleri var, biz buna kısaca BİT diyoruz. Ve bu şirketlerin yönetim kurulları, o belediyenin ve partinin etkili-hatırlı isimleri tarafından oluşturulur. Yani bu göreve layık mıdır, şirket yönetmeye birikimi münasip midir diye bakılmaz. O nedenle belediye iktisadi teşebbüslerinin yönetim kurullarına “arpalık” adı verilir ve çok doğru bir tanımlamadır. Bu tablo Türkiye’nin “yazısız anayasası” gibidir, yazılı değildir ancak, mutlaka ve istisnasız uyulur ve uygulanır.
Hafızam beni yanıltmıyorsa, Antalya Büyükşehir’in BİT’lerinde ilk defa bir “ilk yaşandı” ve siyasi parti ilçe başkanları da şirketlerin yönetim kurullarına yazıldı. Daha önceki dönemlerde böyle bir uygulamayı ben hatırlamıyorum. CHP Kepez İlçe Başkanı Servet Yıldız ve CHP Konyaaltı İlçe Başkanı Onur Duruk, ANET AŞ yönetim kuruluna yazıldılar. Bunlar olur da İYİ Parti geri kalır mı, İYİ Parti Muratpaşa İlçe Başkanı Mustafa Gönenç Ulaşım AŞ’nin ve Kepez İlçe Başkanı Osman Bulut da yine ANET AŞ’nin yönetim kuruluna yazıldılar. (Hatta bu dönem iş daha da tuhaf bir hal almış ve şirketlerin yönetim kurulu üye sayıları arttırılmış, işin bu yanını da bir kenara not edelim).
Bir siyasi partinin ilçe başkanı kendi partisi tarafından kazanılan bir belediyenin şirketinde yönetimine davet mektubu aldığında, eğer partisinin tüzel kişiliğini korumak istiyorsa, şu iki şeyi yapmalıdır; ya görevi kabul etmemeli, ya da ilçe başkanlığından istifa etmelidir, nokta. Çünkü parti ayrı bir müessese, belediye ayrı bir müessesedir, yani iki ayrı tüzel kişidir. Parti başkanı bu görevi kabul ederse, partisini belediyenin altında, ondan emir alan, ondan bahşiş alan bir konuma sokar ki, herhalde hiçbir parti bunu kendisine layık görmez.
Şimdi bu olaya iki örnek vermek isterim, birisi Antalya’dan. Ak Parti önceki İl Başkanı Rıza Sümer, il başkanı seçilmeden evvel bir Büyükşehir BİT’i olan Ulaşım AŞ’nin yönetim kurulunda idi. Ve il başkanı seçildikten hemen sonra bu görevinden istifa etti. Oysa yasal bir zorunluluk yoktu istifa etmesini gerektiren. Ama ilkesel bir duruş sergiledi ve bu tercihini ortaya koydu. Yine bu doğrultuda bir başka ilkeli tepki, İYİ Parti kurucu il başkan yardımcısı Nihat Kavşut’tan geldi; ilçe başkanlarının bu kararlarını ilkeli bulmadığı için, sosyal medya hesabından, kendilerini istifaya davet etti.
Bir örnek de tarihten. İttihat Terakki 1908 devriminden sonra iktidara geldi. Ama buna rağmen 1913’e kadar hükümete doğru dürüst üye dahi vermediler. Çünkü iktidara bu aşamada bulaşılırsa, bundan partinin olumsuz etkileneceğini düşünüyorlardı ve bu nedenle beş yıl boyunca hükümetten uzak durdular, sadece denetleyici konumda kaldılar. (Balkan Savaşı felaketi yaşanmasaydı, muhtemelen bu şekilde devam edeceklerdi).
Hülâsa, CHP Muratpaşa İlçe Başkanı Hasan Şahin’in bu noktadaki ilkeli duruşu takdire şayandır, doğrudur ve yerindedir. Kendisini kutluyorum. Atalarımız ne demişler; “yiğidi öldür, hakkını yeme!”.