Eski ilkel dinlerde sanat ve din iç içe geçmiştir. Belli ritüeller dizisi olan ayinler sırasında, şatafatlı giysiler, dans ve rutin hareketler içinde kutsal şarkılar söylenir. Yaşam ile ölüm arasında ilişki kurulur ve toplumun geleneklerine, sanatına etki eder. İslamiyetten önceki Türk inancı Tengricilik ve Şamanizmde bu ritüeller vardır. Eski Türk inancı Tengricilikte de hep var olmuş olan Şamanizm geleneği, Kuzey ve Orta Asya toplumlarının dinlerindendir. Şamanizm, varlığı tüm insanların tarihinde erken taş devrine ve daha da geriye kadar kanıtlanabilen, bir vecd ve trans tekniğidir.
Eski Türklerde, özellikle imparatorlukların kurulduğu dönemlerde Gök Tanrı ibadeti ortak bir uygulamaydı. Büyük Göktürk İmparatorluğu’nun (VI-VIII. yy.) ilk dönemlerinde, Gök Tanrı hakkındaki inanç ve düşünceler oldukça gelişmişti; Hakanları tahta çıkaran, Türklere zaferler kazandıran ve yıkımlardan koruyan, Gök Tanrıydı.
Orta Asya kavimlerinde Gök Tanrı ibadeti ile yakından ilgili olan Güneş Ay yıldırım ve fırtına ibadetleri de yer alır. Şamanlık inancına bağlı Altay kavimlerinde Güneş üzerine ant içilir. Onlara göre; Güneş ana, Ay atadır. Güneşin yerdeki temsilcisi ateştir. Güneş ve Ay tutulmalarının nedeni, kötü ruhlarla Güneş ve Ay arasındaki savaştır. Altay kavimlerinde en büyük tanrı Gök Tanrıdır.
Eski Türklerde dağlar, göller, ırmaklar vb. hep canlı sayılır, özellikle orman ve ağaçlara canlı varlıklar oldukları için kutsallık yüklenilir. Gök Tanrı’nın yanında yeryüzünde de Yer-Su tanrısına ve ruhlarına inanılırdı.
Selçuklular, bir İslam devleti olmasına karşın İslam öncesi inanışlarını da süslemelerine taşımıştır. Farklı mimari tiplerinde insan ve hayvan figürlerini görmekteyiz.
Fotoğraf: Konya İnce Minareli Medrese
İslam öncesi ve sonrası olmak üzere iki ana devreye ayrılan sanatımızın ilk devrine ait motifler milli kültür ve folklorun etkisiyle gelişmiş; İslamiyet’in kabulünden sonra da bu kültürün etkisiyle daha zengin hale gelmiştir. Bu dinin kültür çerçevesi içerisine giren Türklerin, ortak İslami motifleri benimsemeleri hatta onları kendi özelliklerine uygun hale getirmeleri zengin ve çeşitli bir motif repertuvarının oluşmasına olanak sağlamıştır. Selçuklu yapılarında kullanılan taş yüzey süslemeleri geometrik, bitkisel, yazı, sembol, insan ve hayvan figürlerinden oluşmaktadır.
En yoğun taş süsleme programı geometrik ve bitkisel süslemelerdir. Bu dönemi kapsayan geometrik ve bitkisel süslemelerde ulaşılan kompozisyonun mükemmelliği ve çeşitliliği, eşi ve benzerine, ne İslam dünyası içinde, ne de sonraki Anadolu Beyliklerinde rastlanmıştır.
Fotoğraf: Konya İnce Minareli Medrese
“En yaygın ve sanata en verimli kaynak olan ortaklık ise, dinsel inançlardır. İslam öncesi inançlarla bağdaşabilen tasavvuftur. Sanatçılar taş yüzeylerdeki anlatımı tasavvuf metinlerini anlamayanların anlayacağı dile biçimler yoluyla çevirmişlerdir. Bir taç kapı üzerinde tasavvuf imgesinin bir taş kabartmada ortaya çıkması iletişimi sağlar. Tasavvuf Anadolu sanatında en birleştirici yaratıcı faktör olarak görülüyor. Kırsal ve şehirli arasındaki ayrımı imgeler birleştiriyor. Bu imgeler ile Asya’nın eski evren imgeleri ile bütünleşir. Göçebenin evren imgelerine tutkusu, içinde yaşadığı büyük düzenin bir parçası olduğunun bilincine yerleşmiş olması ve evreni ifade edenleri kendini anlatmasıdır.” İnancın biçim diline dönüştürülmesi, derin anlamlar içeren tasavvuf öğretilerinin 2 ya da 3 boyutlu biçimler yoluyla anlatımı herkes tarafından kolay anlaşılacak ortak bir dil olmuştur. Evren anlatımının mimari ve süslemesinde en çok gördüğümüz yapı tipi kümbetlerdir.
Anadolu Selçuklularından kalma kümbet
Fotoğraf: Kayseri Döner Kümbet
Burada bir tezatlık da söz konusudur. İslam mezar yapısında sülüs yazı ile Şamanist figüratif ögelerin birlikte bulunması olağandır. İslamiyete göre mezar taşı yasaktır ama Türk toplumlarında Şamanizmin etkisi mezar taşı geleneğinde etkili olmuştur. Bir başka örnek; Divriği Ulu Camii Batı kapısında kartal kabartmaları dikkat çekicidir. Kartal figürleri, ikili mücadele sembollerinde tekil bir anlatımla, arma ya da totem unsuru olabilecek betimlemelerde ise çift başlı veya çift gövdeli biçimde, fantastik anlatım tarzıyla poz verir. Hareketsiz durumda tasvir edilmiştir.
Anadolu sanatının serbestlik ve özgürlüğü, dinsel bir programa tabi olma zorunluluğu bulunmamasına da bağlıdır. Bu yüzden Anadolu Selçuklu devri camii, ne başka İslam ülkeleri camilerine, ne kendini izleyen Osmanlı camilerine benzemeyen özgür kişiliklere sahip olabilmiştir. İslam öncesi imgeleri de rahatlıkla yaşama ortamı bulmuştur. Bu ortam içerisinde biçim çeşitliliğinin gelişmesi ve yapı tipi ayırt etmeksizin uygulaması doğal bir süreçte gelişme göstermiştir.