Ebe ve Hastabakıcı Kimliği Kazandırılması
Besim Ömer Paşa 1892 yılında, Sirkeci Demirkapı’da oda ve bir sofadan oluşan iki katlı bir binada doğum evini gizlice açar. Ülkemizin ilk doğum evi böylece faaliyete geçmiştir. Bu ilk doğum kliniğinde kadınların hekimler tarafından muayenesini sağlar.
Son sınıf öğrencileri altılı gruplar halinde nöbet tutuyor, lohusalara et suyu ve süt veriliyordu. Zamanının modern kuvözleri vardı, doğum yapamayan kadınlar için parçalayıcı girişimler hatta sezaryen yapılıyordu.
“Hanım Kızlara Mahsus” adlı derginin Kasım 1900 tarihli 83-285 numaralı sayısında, Boğazkesen 6 numaralı evde oturan Ömer kızı Hatice’nin dörtbeş gün süren doğum eyleminden sonra doğuramayıp “hayat ile memat (yaşamla ölüm)” arasında kaldıktan sonra doğum evine yetiştirildiği yazar. Hatice’nin kemik çatının darlığı nedeniyle cenin kesme ameliyatı yapılarak hayatının kurtarıldığı ve 18 gün sonra iyileşerek evine döndüğü aktarılmaktadır.
Besim Ömer, kadınları burada doğum yapmaya yönlendirmek için konferanslar verdi, gazetelerde yazılar yazdı. Yazdığı bilimsel eserlerin yanı sıra halkı eğitmek için de kitaplar yazmıştır. Toplum sağlığı ve koruyucu hekimlik kavramlarına önem veren ülkemizin ilk doğum bilim insanıydı.
Peyami Safa, “ben onun elleriyle doğmadığı halde, onun kitaplarıyla yetiştirilmiş gürbüz çocuklar gördüm. Çocuk bakımı hakkında üstünkörü bilgisi olan genç annelere yol gösterici olan sağlık kitapları vardı” olarak aktarmıştır.
Doğumla ilgili mücadelesine devam eden Dr. Besim Ömer zaman zaman radikal grupların saldırısına da uğradı ve her seferinde cesaret dolu çalışmalarına devam etti.
1893 yılında Brüksel’de toplanan uluslararası kongreye devlet tarafından gönderildi. Aynı yıl, Dr. M. Nizamettin ile birlikte “Kadın Hastalıkları” isimli bir kitabı Osmanlıca’ya çevirdi. Kadın sağlığı ve doğumun yanında çocuk sağlığı alanında da eserler vermiştir. Ayrıca tıpta hijyen konularında önemli çalışmalara imza atmıştır.
1985 yılında Ebe Okulu’nda öğretmen olarak görevlendirilmiştir. Ebeliği ayrı bir meslek dalı olarak değerlendiren Dr. Besim Ömer; ebelik eğitiminde adeta çığır açarak ebelik okulunu çağdaş bir özelliğe kavuşturmuştur. Ebelik alanında ilk kitapları da yazmanın yanı sıra “Doğurduktan sonra”, “Ebe hanımlara öğütlerim” ve “ Ebelik” isimli kitaplarını yayımladı. Dr. Besim Ömer Akalın söz konusu çalışmalarıyla ülkemizde ebeliğin öncüsü oldu. Ebelik mesleğine verdiği katkılar nedeniyle “ebelerin ebesi” diye anılırdı.
Besim Ömer, 1899 yılında doğum kliniği şefi oldu. II. Meşrutiyet ilan edildiğinde (1908) rütbesi albaylığa indirildi ama halk arasında “paşa” olarak anılmaya devam etti.
Hemşirelik mesleği Avrupa’da gelişmekteydi. Besim Ömer Paşa, Türkiye’de kadınların çalışmasına ve meslek gereği dahi olsa erkeğe el sürmelerine engel olan anlayışın karşısında durarak, Japonya’da ilk defa kadın hasta bakıcı yetiştirilmesinde uygulanan yöntemi İstanbul’da uyguladı. 1911 yılında İstanbul’un en tanınmış ailelerinin kızlarını, derslerini kendisinin yürüttüğü gönüllü hastabakıcılık kursuna çağırdı. Altı aylık kurs gören Müslüman Türk kadınlar, yaralı askerlerin bakımını yaptılar.
1913-1914 yıllarında kadınlara hastabakıcılık kursları açtı. Bu kurslarda 300 kadar hastabakıcı yetişti. Bunlardan çoğu Birinci Dünya Savaşında Çanakkale cephesi ve diğer cephelerde yaralanan askerlere baktılar.
1915 sonrasında bu kez hastabakıcılık mesleği üzerine eğilen Dr. Besim Ömer, bu alanda bilimsel çalışmalar vermiştir. Başlıca kitapları “Hastabakıcılık, İlk yardım, Savaş Zamanında Hastabakıcının Bir Günlük Görevi, Hastabakıcılığa Dair“ olmuştur.
Besim Ömer Paşa Çanakkale Savaşı sırasında Kızılay genel müdürlüğü yaparak, kadınlar kolunun kurulmasına ön ayak olmuştur. Ayrıca günümüzde halen çalışmalarını sürdüren Verem Savaş Derneğinin kuruluş çalışmalarında yer almıştır. Dr. Ömer, 1921 yılında M. Kemal Atatürk’ün öncülüğünde hayata geçirilen Çocukları Koruma Derneği’nin kurucuları arasında yer almıştır.
1922 yılında Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’ye bir grup kız öğrenciyi kayıt ettirerek Türkiye’nin ilk kadın doktorlarının yetişmesine öncü oldu. Tıp fakültesinde verdiği dersler ile binlerce doktorun yetişmesinde katkısı oldu.
Besim Ömer Paşa’nın 1938’de kurucusu olduğu bir başka kuruluş da Türk Tıp Tarihi kurumudur.