Mesleğimiz gereği tarım sektörü ve ziraat mühendisleri hakkında konuşulunca dikkat kesiliyoruz. Sektörümüzün sorunları açısından önemli buluyorum. Milletvekili meslektaşımız Hilmi Durgun, 2025 yılı Plan ve Bütçe görüşmeleri kapsamında yine çok önemli birkaç konuyu dillendirdi. Bunları ve kendisine katılmadığım bir hususu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Vekil Durgun, tarım sektörünün yüksek maliyet baskısından kurtulmasının altını çizdiği konuşmasına şöyle başladı: “Tarım sektörü sadece gıda güvenliği açısından değil, aynı zamanda istihdam ve ekonomik sürdürülebilirlik için de kritik bir öneme sahiptir. Tarımsal girdilerde yaşanan maliyet artışları ile üretim maliyetleri tarım sektörünü olumsuz bir şekilde etkilemektedir. Bu olumsuzluklardan etkilenen başta çiftçilerimiz olmak üzere sanayi sicil belgesine sahip gübre, tohum ve fide üreticilerimiz ile zirai ilaç bayi ve toptancılarına verilecek olan sübvansiyonlu veya KGF işletme kredileri büyük önem arz etmektedir. Bu sayede, hem ürünler üzerindeki finans yükü minimum seviyelere indirilecek hem de bitkisel üretim yapan çiftçilerimiz daha kolay bir şekilde kendi maliyetlerini ve borçlanmalarını kontrol altında tutabileceklerdir.”
Evet, son derece önemli konulardan birisi. Ülkemizin temel fiyatlandırma sorunlarının temelinde aslında maliyetler yatıyor. Fiyat belirlemelerinde ve devletimizin yapacağı denetimlerde mutlaka göz alınması gereken bir husustur.
Sayın Durgun’un konuşması arasında bahsettiği şu ifadeleri hiç yabana atmayalım:
“Sayın Bakanım, değinmek istediğim bir başka konu gübre üretimi, fason gübre üretimi ve gübre tescil sayısında yaşanan enflasyondur. Üretici lisansı ile fason üretici lisansı arasında hiçbir farkın olmaması dolayısıyla herkesin bakanlığın ilgili hesabına yatırdığı ücret karşılığında hem üretici lisansı hem gübre tescili alması ile; şu an aktif 2.315 adet lisanslı üretici, 30.102 adette aktif gübre tescil belgesi bulunmaktadır. Bu sorun; üretici lisansı ile fason üretici lisansının birbirinden ayrılması, fason üretimlerde sadece lisans belgesine değil, onaylı etiket üzerine de ürünün üretildiği üretici firmanın bilgilerinin tam ve okunaklı bir şekilde yazılması, üretici firmalara ISO vb. kalite standartlarının zorunlu hale getirilmesi, detaylı bir şekilde hazırlanmış gübre üretim yönetmeliği gibi tedbirlerle, piyasaya arz edilen ürünlerin kalitesinin yukarıya çekilmesi amaçlanmalıdır. Ayrıca, gübrelerin üretim aşamasından başlayarak izlenebilirliği, kaçakçılık ve sahte gübre ile mücadeleyi, gübrelerin yasadışı kullanımını ve kalite kontrolünü sağlamak amaçlı ülkemizde geliştirilen gübre takip sistemindeki sorunlar ivedi bir şekilde çözülmeli ve tarımsal girdiler üzerindeki yüksek maliyet baskısı azaltılmalıdır.”
Üretim ile fason üretimin ayırt edilmesinin önemine değiniliyor. Bu ifadelerin gübre sektöründeki tecrübeleri ışığında nakledildiğini unutmayalım. Özellikle gübre sektörü kendisinin yakinen bildiği bir sektördür.
Bu ifadeler yaklaşık bir ay önce Finike’de bir tır dolusu yakalanan gübreyi aklıma getirdi. Demek ki sektörde sahte gübre üretimi varmış. Sahte gübreler yakalanmadan önce çiftçilerimiz kullanmış olmalı. Peki sahte gübre bitti mi? DENETİM ile anlayabiliriz.
Ziraat Mühendislerinin merakla beklediği Bitki Koruma Ürünleri Bayilik ve Toptancılık Sınavı 24 Kasım’da ÖSYM tarafından yapılacak. Sınav bazı tartışmaları beraberinde taşıyor. ÖSYM’nin soru tarzı, soruyu kimler hazırlayacak, sorular nasıl olacak vb. hususların yanında başka tartışmalı alanları da Sayın Vekilimiz dillendirdi:
“Bu sınava Ziraat Mühendislerinin katılmak zorunda bırakılmasının anlamlı olmadığını düşündüğümüz gibi, Bitki Koruma Bölümü lisans, yüksek lisans ve hatta doktora mezunlarının da sınava tabi tutulmasını uygun olmadığını düşünmekteyiz. Üstelik eczacılar, kimya mühendisleri, kimyagerler, orman mühendisleri ve bitki sağlığı dersleri almış teknikerler de bu sınava girebilmektedirler. Ziraat Mühendislerinin uzmanlık alanı olan Bitki Koruma Ürünleri Bayilik ve Toptancılığında; başka meslek gruplarının hak sahibi olması, meslek kapsamı açısından doğru uygulama olmadığını düşünmekteyiz. Veteriner hekimlerin, doktorlarla benzer bir eğitim alsalar dahi TUS’a girip muayene açma yetkisi elde edememeleri gibi, diğer meslek gruplarının da bu sınavla mesleğe dair özel bir belge almamaları gerekmektedir.”
Eczacıların, kimya mühendislerinin, kimyagerlerin, orman mühendislerinin ve teknikerlerin bu sınava girmelerine ben de karşıyım. Vekilimize sonuna kadar katılıyorum. Ziraat mühendisleri nasıl eczane açamıyorsa, kimyagerin işini yapamıyorsa, orman mühendisi hakkına sahip değilse onların da ziraat mühendislerinin haklarına sahip olmaması gerekiyor. Ziraat mühendislerinin sessiz kalmamaları gerekiyor. Mesleğimizin hafife alınmasına izin vermemeliyiz. Kapı arkalarında fısıldaşmak yerine Hilmi Durgun’a destek vermeliyiz.
Bu arada Durgun’a katılmadığım kısımlar da var. Bana göre bitki koruma alanında Doktor ünvanı alanlar hariç bütün ziraat mühendisleri bu sınava katılmalıdır.
Vekilin tarımsal eğitim ve işsiz ziraat mühendisleriyle ilgili şu ifadeleri de çok önemli: “Tarım sektörü açısından tarımsal eğitimin yaygınlaşması olumlu bir gelişme olarak görülse de, bu durum giderek arz-talep dengesini bozucu bir niteliğe bürünmüştür. İstatistikler, her yıl ülkemizdeki Ziraat Fakültelerinden ortalama 4.000–5000 mezun verildiğini göstermektedir. Ancak hem kamu hem de özel sektör, bu kadar mezunu istihdam edebilecek kapasiteye sahip değildir. Ayrıca, yıllardır işsiz mezun sayısı durumu daha da zorlaştırmaktadır. Buna rağmen, özel sektörde yetişmiş personel ihtiyacı artmaya devam etmekte, kamuda ise özellikle iş yükünün yoğun olduğu bölgelerde personel yetersizliği dikkat çekmektedir. Bu tablo, Ziraat Mühendisliği eğitiminin ve istihdam politikasının uzmanlar tarafından yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.”
Altına imza atılacak nitelikte bu ifadelere de sonuna kadar katılıyorum. Daha önce yazılarımda da ifade ettim. Bu kadar ziraat fakültesine gerek var mı? Çivril’de, Bandırma’da ve benzeri şekilde ülkemizin birçok yerinde ziraat fakülteleri açtık. Ancak istenilen kalitede ve donanımda ziraat mühendisi mezun edemiyoruz. İşte bundan dolayıdır ki bütün ziraat mühendislerinin bayilik sınavına katılması gerektiğini düşünüyorum.
Tarımsal eğitimin yeniden ele alınması acil bir durumdur. Ve bu yapılırken kişisel kararlara, şovmenlere, kişilerin ders ihtiyacına, kişilerin hırslarına göre şekillenmemesi son derece önemlidir.