Türk ekonomisinin zorlu süreci devam ediyor. Bunu geçtiğimiz günlerde açıklanan enflasyon oranına göre yazıyorum. Açıkçası hissettiğimiz ekonomik zorluk çok daha acı şeyler içeriyor.
Son 4 aylık enflasyona bakıldığında aralık ayı %3.32, ağustos ayı için 2.47, eylül ayı için 2.97 ve ekim ayı için de yüzde 2.88 olarak gerçekleşmiş. Eylül ayına göre azıcık düşmüş göründüğüne göre sevinmeli miyiz? Alınan bunca önleme karşı düşüş sadece bu kadar mı?
Enflasyon yıllık oranı ise %62 olmuş. Haziran ayında kira zammı ayarlaması yaparken ev sahibi ile bu oran üzerinden pazarlığa başlamıştık.
Enflasyon üzerinde neler etkili diye Merkez Bankası’nın web adresine baktım. Şunlar yazıyor:
a. Talep Enflasyonu
Talep enflasyonu; mal ve hizmet arzının, toplam talebin artış hızına ayak uyduramaması hâlinde ortaya çıkar. Bu gibi durumlarla, genellikle ekonominin toparlanma sürecine girdiği ve işsizlik oranlarında azalma yaşandığı dönemlerde karşılaşılır.
b. Maliyet Enflasyonu
Maliyet enflasyonu, petrol ve gıda gibi emtia fiyatlarının yükselmesi veya doğal afetler gibi nedenlerle üretim maliyetlerinde artış yaşanması sonucunda ortaya çıkar. Bu tür durumlarda, toplam arz azalır ve akabinde fiyatların genel seviyesinde yükselme yaşanır.
c. Para Arzı
Para arzının artması, enflasyonun oluşmasındaki bir başka unsurdur. Bu durumda, yatırım ve tüketim harcamaları artarak fiyatlar üzerinde yukarı yönlü bir baskı oluşur.
d. Enflasyon Beklentileri
Tüketici ve üreticilerin gelecekte fiyatların yükselmeye devam edeceği yönündeki beklentileri; enflasyonun oluşmasındaki diğer bir etkendir. Bu tür beklentiler, ücret talepleri aracılığıyla mal ve hizmet fiyatlarının artmasına neden olur.
Enflasyon oranları açıklanınca maaşlara ne kadar fark zam gelecek diye düşünmeden edemiyoruz. Temmuz ayından bu yana elde edilen rakamları çarpıp bölünce %10’lardayız.
Peki ihtiyaçlarımız karşılığında bize dayatılan fiyat artışları bu kadar mı? Cevap tabiki hayır.
Asgari ücret tartışmaları, maaş artışları konuşulmaya başlar başlamaz iğneden ipliğe her şeye zam gelmeye başladı bile. Berberler bile rekor zam için hazırlık yapıyor.
Yani daha maaş artış miktarları cebimize girmeden, zamlı fiyatlardan alış veriş yapmaya başladık bile.
Tüketicinin derdiyle dertlenmek, hatta maaşa bağlı hayat sürenlerin derdiyle dertlenmek hiç olası gözükmüyor. Eğer öyle olsaydı bir şekilde hissederdik…
Ekonominin düzeltilmesi için alınan tedbirler arasında kredi kartından 750 TL, yeni ÖTV’ler, ödemelerin artık kredi kartıyla yapılması gibi önlemeleri görünce, devletimiz olumsuz algıları düşünmüyor mu demek geliyor içimden.
Ticareti kontrol altına alarak kayıt dışını önlemek devletimizin görevleri arasında. Ancak kredi kartıyla ödeme yapacak vatandaşa ne kadar yük geliyor, burası muamma.
Satıcı fiyatın üstüne ekleyecek, banka komisyonunu alacak, devletimiz vergisini… Bir ürünün fiyatının üstüne kredi kartı dolayısıyla eklenecek ücrete önlem var mı? Şu ana kadar bu konuda açıklama bile duymadık.
Eğer etkili bir denetim yapılabilseydi mahalle aralarındaki zincir marketler haftanın bir günü zamlı etiketi, bir başka gün indirimli etiketi sürekli değiştirmezdi. Market çalışanları bile şaşkın durumda.
Bir damacana su her aldığımızda (15-20 günde bir) 10-15 TL zamlanıyor. Elektrik mi arttı? Ambalaj mı arttı? Suyun fiyatı mı arttı? Akaryakıt fiyatları aşağı yukarı gelip gidiyor…
Verdiğim birkaç örnek enflasyon nedenlerinden hangisine giriyor bakınız. Ancak benim gözlemlerime göre denetimsizlik almış başını gidiyor. Denetim denilince sadece maaşlı çalışanların ya da çiftçilerin denetimi akla gelmemeli.
Unutmayalım, denetim de bir nakdi yardımdır.