Türkiye’de tarım sektörünün desteklenmesi, tartışma konularından birisi olmaya devam ediyor. Değişik destekleme modelleri üzerinde duruluyor, öneriler getiriliyor, Bakanlığımız da değerlendirmelerine göre her yıl yapılacak destek miktarlarını açıklıyor.
Tarım Bakanlığımızın internet adresi üzerinde bulunan destekleme modelleri ana başlıkları halinde aşağıdaki gibi.
-Alan Bazlı Destekler
-Biyolojik ve Biyoteknik Mücadele Desteği
-Diğer Tarımsal Amaçlı Destekler
-Hayvancılık Desteklemeleri
Bu başlıklar altında bulunan konulara göre destek miktarlarının yetersizliği herkes tarafından kabul görüyor. Özellikle küçük ve orta büyüklükteki tarım işletmelerinin ayakta kalması için destek miktarları büyük önem taşıyor. Yetmediği için yeterli büyüme rakamlarına da ulaşılamıyor.
Hal böyle olmasına rağmen, geçtiğimiz günlerde yapılan bir açıklamada bir firmaya 1 milyon TL hibe verildiğinin söylenmesi, tartışmalara neden oldu diyebiliriz.
Önemli yatırımları olan, başka bir ifade ile kendi maddi gücü olan yatırımcıya 1 milyon TL ödeme önemli bir destek. Türkiye için yeni istihdam alanları yaratarak, dış ticaretine katkı koyabilecek destekler çok önemli. Bu duruma kimsenin itirazının olacağını da düşünmüyorum.
Ancak küçük ve orta büyüklükteki üreticileri, işletmeleri ihmal etmiyor muyuz? Onlar için de destekler var. Ama bu destekler o üreticiler için ne ifade ediyor, rakamlarla değerlendirilmesi gerekiyor.
Örneğin, açık alanda “Biyolojik ve Biyoteknik Mücadele Desteği” dekara toplam 130 TL. Açık alanda yapılan üretimim zorluğu ve bu miktarın yeterliliğini konuşmaya gerek yok diye düşünüyorum. Bu destek miktarı örtüaltında toplam 520 TL. Türkiye geneli sera büyüklüğü ortalaması 5 dekar’ı geçmiyor. Serada ya da diğer örtüaltı alanlarında biyolojik mücadele ile üretim yapmak verim ve kalite açısından risklidir. Artan maliyetleri de düşününce bu rakam yine yetmez.
Toprak analizi desteği numune başına 40 TL, ancak bu fiyata analiz yapılamıyor. Üretici kendi cebinden analiz ücreti ödeyerek neden harcama yapsın?
Normal yetiştiricilik koşullarına pek bir destek yok. Yeni yatırım yapmak isteyenlere kredi imkanları var ama artan maliyetlerin altında kredilerin ödenmesi, kazanç elde edilmesi çok kolay değil.
Destek miktarlarını toplam üzerinden değerlendirip ortaya çıkan rakamların büyüklüğüne kanmamak gerekiyor. Çiftçinin üretimine, yeni yatırımına, üretim alanlarının modernizasyonuna ne kadar katkı koyabiliyoruz, buna bakmalıyız.
Tarım sektörüne tarım dışından yatırımlar hızla artıyor. Bu yatırımlar önemli. Sağladığı istihdam da iç ve dış ticarete katkısı da çok önemli.
Ancak köylerimizde, kasabalarımızda, kırsal mahallelerimizdeki üreticilerimizin durumu ne olacak? 3 dekar sera alanında üretim yapan, 3-5 dekar elma bahçesinden gelecek gelir ile geçimini sağlayanları ihmal mi edeceğiz?
Buralardaki istihdamı asla ve asla göz ardı etmeyelim. Ekonomimiz üzerindeki etkisini aklımızdan çıkarmayalım. Köylerin, kasabaların, kırsal mahallelerin sosyal ve kültürel yapımıza katkılarını görmeliyiz.
Tarımı meslek edinmiş kişilere, yeni mezunla ziraat mühendislerine de hibeler verebilmeliyiz. Yaşlanan kırsal nüfusun yönünü gençleşmeye çevirmeliyiz.
Küçük ve orta büyüklükteki üreticiler tarım dışına itilirse, tarımdan çekilmek durumunda kalırlarsa, ülkemize çok büyük zararı olacaktır. Büyükşehirlere olacak göçlerin yükünü öngörmeliyiz. Boşalacak köyleri ve dolduracak olanları düşünmek zorundayız. O toprakların gerçek sahipleri oralarda oldukça Türkiye daha güçlü olacaktır.