Antalya turizm açısından çok önemli tarihi mekanlara sahip bir şehir. Doğusundan batısına bütün ilçelerini ziyaret etme fırsatım oldu. Her ilçemizin tarihi açıdan farklı önemi bulunuyor.
Geçtiğimiz hafta doğduğum yer olan Finike’deydim. Finike portakal bahçeleri ve denizi ile dikkat çekiyor gibi gözükse de aslında önemli tarihi kalıntılara ve mekanlara sahip.
Elmalı yolu üzerindeki Arykanda bunlardan birisi. Bir dağ yamacında, kendine has özellikleri olan kazılar ve kısmen restorasyonu yapılmış bir antik şehir. Hasyurt Mahallesi’ndeki restore edilmiş Selçuklular döneminden kalan cami bir diğeri.
Bir başkası ise Limyra Antik Kenti. Turunçova ve Sahilkent mahallelerinin sınırları içerisinde.Toçak Dağı’nın güney eteklerinde ve Finike ovasına bakan eski bir yerleşim yeri. Tarihiyle ilgili bilgileri değişik kaynaklardan takip edebilirisiniz. Ancak birkaç satırla ifade etmek gerekirse, Roma ve Bizans dönemini görebildiğimiz bir yer.
Limyra’nın adı, Likçe yazıtlarda “Zemuri” adıyla geçiyormuş. M.Ö. 4'üncü yüzyılın ilk yarısında Likya Kralı Perikle döneminde Likya’nın başkenti imiş. Yani Finike’mizde bulunan bir antik kent başkentlik de yapmış.
Limyra’da diğer antik şehirlerde olduğu gibi bir tiyatro, kilise, döşeme taşlardan oluşan etrafında sütunların olduğu bir yol, mezarlık gibi kalıntılar var. Bu kalıntılar zamanlar defineciler tarafından talan edilmiş. Depremler gibi doğal afetler de gelmiş geçmiş.
Örneğin sütunlu yol şu anda sular altında ve sütunlar yok. Dağın yamacından çıkan buz gibi kaynak suyu, bu yol boyunca dere oluşturmuş akıyor. Yerli ve yabancı turistler suyun soğukluğunun cazibesi ile yüzmek için geliyorlar.
Limyra içerisinde iki tane türbe de yer alıyor. Manevi açıdan ziyaretçi çeken bu türbelerden birisi Sahabe Bedir Hazretlerine, diğeri ise Derviş Muhammed Nidai Kasım hazretlerine ait. Kâfi Baba Türbesi olarak da biliniyor.
Limyra Antik Kenti’ni son ziyaretimin üzerinden yaklaşık 3 yıl geçti. Önceki ziyaretimde buralara verilen önemin daha kötü olduğunu gördüm ve yine bir köşe yazısı ile duyurmuştum.
Şimdi çok mu iyi derseniz bana göre değil. Ancak eskisi gibi de değil. Bazı yapılan ve yapılmaya çalışılan işler var. Bu yazıyı da bunun için hazırlamak istedim.
Önceki ziyaretimde Kâfi Baba Türbesi çok kötü durumdaydı. Şu anda restorasyon çalışmaları devam ediyor. Bitince tertemiz bir mekân olacak.
Bedir Hazretlerinin Türbesi açık alanda olmasına rağmen daha temiz hale gelmiş. Etrafı çevrilmiş. Cuma günleri sabah namazından sonra ziyaretçiler Fatihalarını okuyor. Buraların önemini ortaya koymak adına katkılarından dolayı İsmail Katkıcı Hocaya teşekkür etmek gerekiyor.
Antik Kent açısından son durum analiz edildiğinde ise sadece gelişme olarak bir görevlinin giriş-çıkışı kontrol ettiğini söyleyebilirim. Üç yıl önceki ziyaretimde sahte otoparkçı birisi ziyaretçileri karşılarken, şimdi Kültür Bakanlığı adına bir görevli var ve müze kart girişi sağlıyor.
Antik Kent içerisinde Avusturya Arkeoloji Enstitüsü ve İstanbul Teknik Üniversitesi iş birliğiylekazı çalışmaları devam ediyor.
Peki Limyra mevcut haliyle ziyaretçilerine doyurucu bilgi ya da görsellik sunabiliyor mu?
Bana göre hayır. Çünkü bakımsız bir antik şehir. Yeterince ilgi ve alakanın gösterilmediği görülebiliyor. Öncelikle Kültür Bakanlığı adına düzgün bir gişe, kapı ve otopark yok. Kent içerisinde suların da etkisiyle kamış otları yapıları örtmüş. Şehrin önemli bir kısmı yıkıklık durumda. Tiyatro kısmı bakımsız.
Velhasıl kısa ve net cümlelerle ifade etmek gerekirse, bakımsızlık ve ilgisizlik adına en fazla şikayet alan antik şehirlerimizden birisi olduğu da söyleniyor.
Limyra’yı daha temiz ve daha çekici hale getirmek hem yerel yöneticiler hem de Bakanlığımız adına önemli. Finike’nin kaliteli turist çekme potansiyelini değerlendirebilmeliyiz.