Tarım sektörünün Türkiye açısından önemini bilmeyen, duymayan, anlamayan yoktur. Desem de sektör ile ilgili yaşananlar durumun böyle olmadığını gösteriyor.
Başka bir sorundan bahsetmeden ihraç edilen mandarinlerin “gümrükten geri gönderildiğini” söylemek bize yeter de artar bile.
Yıl geçmiyor ki tarım ürünlerimiz gümrükten geri gönderilmesin?
Ülkemizin Almanya’ya ve Slovakya’ya gönderdiği mandarinler ve kuru inciler geri çevrilmiş. Sebebi bu ürünlerde tespit edilen “chlorpyrifos methyl” etken maddesi. Yani zararlı böcekler için kullanılan bir ilaç.
Bu etken madde daha önceden yasaklanmış durumda. Demek ki yasaklı bir ilaç kullanılmış, kullanılabiliyor.
Bu kalıntının ihraç işlemleri başlamadan tespit edilmesi gerekirdi. Peki neden tespit edilemiyor?
Adana başta olmak üzere Çukurova Bölgesi narenciye üretimi ve ticareti açısından son derece önemli bir bölge. Bu üretim bölgesinden, Yüreğir’den açıklama yapan Ziraat Odası Başkanı Mehmet Akın Doğan şunları ifade ediyor:
“Numune alınırken bahçenin her yerinden örnekleme yapılması gerekir. Bir noktadan alınan numuneler, yanlış sonuçlara yol açabilir. Örneğin, 100 dönümlük bir bahçeye ilaçlama yapılırken ilaç bitip yerine başka bir ilaç küçük bir alanda kullanıldığında bu durum fark edilmeyebilir. Bu, analizin yapıldığı yerden alınan örnekte sorun çıkmasına neden olabilir. Sonucun net olması için örnekler bahçenin her yerinden alınmalıdır. Paketleme tesisi bahçenin bir bölümünden örnek alıp analiz yapıyor. Bu sebeple gözden kaçırılan bir yer analize denk gelmiş olabilir.”
İncirde ve mandarinde bulunan kalıntı izin verilen miktarın 4 katından fazla tespit edilmiş. Gümrükten geri gönderilen bu ürünlerin vatandaşlarımıza satılmış olup olmaması tedirginlik verici. Oda Başkanı Doğan bu konuda tedirginliğe gerek olmadığını, Bulgaristan sınırında imha edildiğini ifade ediyor.
Açıkçası geçmiş yıllarda yaşanan bu tür olaylarda yaşananları düşününde Ziraat Odası Başkanının bu ifadesi beni tatmin etmiyor. İnsanlarımızı bu konuda tatmin etmek istiyorsak açıklama yapılmalı.
Eski Milletvekili Prof. Dr. Mustafa Öztürk Hocamızın da sosyal medyadan ifade ettiği gibi
“Tüm Hallerdeki yaş sebze ve meyvelerden periyodik olarak numuneler alınarak pestisit analizleri yapılmalı. Analiz değerleri limitlerin üzerinde çıkan yaş sebze ve meyveler imha edilmeli. Bu konuda denetim ve izleme sistemi kurulmalı. Yaş sebze ve meyvelerinde pestisit değerleri sınır değerlerinin üzerinde çıkan üreticiler ve ürünleri Ayıplı ve Tehlikeli ürün olarak kamuoyuna duyurulmalı. Pestisitli üretim yapan üreticilerin üretim yerlerinde de analizler yapılmalı.”
Kamuoyuna duyurulma işi aynen son yıllarda gıda olduğu gibi yapılmalı. Üretici, satıcı, pestisit markası, firması, denetimi yapanlar, analizi gerçekleştiren kurum vb. bütün bilgiler ifşa edilmeli.
Bu ve benzeri etken maddelerin neden kalıntı bıraktığı üzerinde durulması gerekiyor.
Kullanım hatası mı?
Danışman hatası mı?
Hata kullanılan etken maddeyi içeren ticari markanın mı?
Ruhsatlandırma sorunu mu? (Bu konu çok önemli.)
Bu tür sorunlara kalıcı önlem almak zorundayız.
Bana göre her zaman ifade etmeye çalıştığım gibi sorun DENETİMDE. Eğer denetim zamanında ve uygun koşullarda olursa sorun ortadan kalkacaktır.
Almanya'dan veya diğer ülkelerden dönen bu ürünler pestisit kalıntısı hususunda işletmelerin sağladığı denetimlerin ve uyguladıkları yöntemlerin sorgulanmasına yol açıyor. Bu da çiftçilerimizden ihracata kadar her aşamadaki tarımcılara ve genel anlamda ülkemize zarar veriyor.
Denetim demek sadece çiftçiyi ya da zirai ilaç ve gübre bayilerini kontrol altına almak demek değildir. Çiftçi bu konuda en zayıf halka. Sorunun kaynağına gidilmesi gerekiyor.
Sektörün içerisindeki duyarlı ve tecrübeli ziraat mühendislerinin bilgileri çok kıymetli. Bunların paylaştığı düşünceler kendilerine mağduriyet değil ülkemizin menfaatine dönüştürülmelidir (Bilerek isim ve konu hakkında bilgi vermiyorum).
Not: Bu arada bayilik sınavını, bayilik sisteminin nasıl çalıştığını, pestisitlerin nasıl reçetelendirildiğini burada bir daha değerlendirelim.