Bu aşamada, bilimselliğin temeline oturtulan SCI yayınlarıyla ilgili Eski YÖK Başkanımız Prof. Dr. Yekta Saraç’ın twitter.com’dan bir paylaşımından alıntıları aktarmak istiyorum. Yekta Hocamız Çin’de SCI yayınlarıyla ilgili alınan kararlar ile ilgili bir çeviri metin paylaşmıştı.
Bu metinde Çin’de Bilim ve Teknoloji Bakanlığı ve Eğitim Bakanlığı tarafından yayınlanan iki politika belgesinde, araştırma değerlendirmeleri ve finansmanında radikal bir reform ortaya konulduğu, Web of Science tabanlı göstergelerden ziyade, yayınların üçte birinin yerel dergilerde yayınlanan nitel ve nicel araştırma değerlendirmelerinden oluşan dengeli bir kombinasyonun hayata geçirileceği yer alıyor.
Bu reform ile SCI hayranlığından açık bir şekilde uzaklaşıldığından bahsediliyor. Çin’de araştırma sistemindeki tüm seviyelerde dergi etki değeri, JCR kartili ve ESI yüksek atıf alan makalelere yoğun şekilde odaklanıldığı, WOS tabanlı göstergelerin araştırma değerlendirmelerinde, personel istihdamında, mesleki ilerlemede, ödüllerde, üniversite veya alan sıralamalarında, kaynak aktarımlarında kullanıldığı not edilmiş. Tıpkı şu an bizde olduğu gibi.
Bu şekilde Çin’in uluslararası bilimsel dergilere en fazla katkıda bulunma bakımından ABD’yi geçtiği ifade ediliyor. Ancak SCI yayınlarına bu kadar odaklanmanın, bireysel araştırmacıların ve kurumların yaptıkları yayınlarda, kalite, toplumsal değerler ve araştırma bütünlüğünü yok sayarak niceliğin peşinde koşulduğunun görüldüğü ve bunun yanlış bir hedefleme olduğu vurgulanmış.
Aynı yazıda, geliştirilen politika önerisi ile araştırmanın bilimsel ruhunu, yenilikçi özelliğini ve toplumsal katkısını yeniden sağlamayı ve üniversitelerin orijinal akademik amaçlarına dönüşünü teşvik etmeyi amaçladığı belirtiliyor. Ve ilave ediliyor: SCI hayranlığına veda edilecek. WOS’a dayalı göstergeler hiçbir düzeyde değerlendirmede ve finansmanda doğrudan uygulanmayacak.
Tabi Çin’in asıl hedeflerinden birisi ulusal bir alıntı dizini belirlemek. Çin dergilerinde yayınları teşvik etmek.
Çin’in tarımdan bilişime, sağlıktan makine sanayine, silah sanayine, ekonomiye kadar her alanda geldiği aşama herkes tarafından kabul edilmektedir. Böyle bir ülkenin bilimsel yayınlarla ilgili aldığı kararın önemli olduğunu, bizlerin de buradan çıkarması gereken notlar olduğunu düşünüyorum.
Üniversitelerimizin uluslararası alanda rekabet edebilmesi için kaliteli yayınlara ihtiyacı var. Ancak yayından daha öncelikli olan bana göre derinlemesine araştırma, araştırmanın sonuçlarını ülke menfaatlerine sunma, daha sonra da kaliteli yayın sürecidir.
Bu kaliteli yayınlar Q1 ve Q2 sınıfı dergilerde yayınlanırsa daha önemli olacaktır. Ancak herkes bütün bilim dallarında bu amaca yöneltilirse bazı çalışma alanları ihmal edilmiş olmaz mı? Aklımıza gelen diğer soruları da sıralayalım.
Q1 ve Q2 sınıfındaki yayınlar hangi çalışma alanlarındaki yayınlardır? Bana göre, tarım sektörü düşünülürse laboratuvar şartlarında yapılan yayınlardır. Yani detaylı analizleri içeren yayınlar ve moleküler yöntemlerin devreye sokulduğu araştırmalar Q1 ve Q2 dergilerinde rahatlıkla yayınlanır.
Elmada çeşit geliştirmek isteyen bir bilim adamı moleküler teknikleri kullanmadan Q1 ve Q2 yayınları yapabilirler mi? Arazi koşullarındaki çalışmalar ile laboratuvar koşullarındaki çalışmaların süreleri ve süreçleri aynı değildir. Herkesten en üst kategoride yayın istenirse bilim adamları bunu nasıl başarabilir?
Derinlemesine araştırma için herkese aynı imkan sunulmuş değil. Herkes moleküler teknikleri de bilemiyor. Ayrıca herkes öncelikli birkaç alanda mı çalışmak zorunda?
Sağlıklı gıdanın önemli olduğunu biliyoruz. Organik tarım yöntemleriyle araştırma yapan bir kişi Q1 ve Q2 yayınlarını kısa sürede yapabilir mi? Malum bazı kadro ve ünvanların zamana bağlı yayın sayısı kriteri var.
Ülkemizde en fazla Q1 ve Q2 sınıfında en fazla yayına sahip üniversitemiz Dünya’nın ilk 200, 500 üniversitesi içerisinde mi? Bu istikrar sürekli mi? Bu üniversiteler hangileri?
Kısa sürede Q1 ve Q2 sınıfında yayın yapabilen bilim adamları hangi alanlarda çalışıyor? Bu konudaki uzmanlıklarını nasıl sağlamışlar? ABD, İngiltere vb. ülkelerde doktora mı yapmışlar? Bu ülkelere ne zaman gitmişler? Gitmeyenlerin araştırma ve proje ortaklıkları nasıl sağlanmış?
Getirilen atama ve yükseltme kriterleri herkese eşit etki ile uygulanmak istenirse herkes aynı konulara yönelecektir. Bunun ülke menfaatine katkısının az olacağı kanısındayım. Her alanda aynı özelliklere yayın yapmak kolay olmayabilir. Bu durumda kriterleri genelleme yerine alt alanlara ayırmak gerekir. Alınan kararların bilim adamlarını küstürmek yerine teşvik etmesi gerekir.
Aklıma gelmişken not etmek istedim. Bazı sükseli, popüler, dillere pelesenk olmuş kavramlar her daim konuşulur. Devrim, reform, barış, demokrasi, insan hakları, adalet gibi kavramlar bunlardan bazılarıdır. Önemli ve anlamı kıymetli kavramlardır. Ancak bazı ülkelere hakim olan huzursuzlukların bu kavramlar ile geldiğine şahit oluyoruz.
Kalite, bilimsellik gibi kavramlar da kıymetlidir. İnşallah istenilen bilimselliğe ve kaliteye ulaşırız.