Ülkemiz 30 milyon tonluk sebze üretimi ile Avrupa’nın en büyüğü, Dünya’nın da dördüncü ülkesi durumundadır. Bu üretimin çok önemli bir kısmı iç pazarımızda tüketilebilirken bir kısmı da ihraç edilerek değerlendirilmektedir. İhraç miktarımızın yeterli olmadığı da aşikardır.
Ancak gelecek yılları düşünerek dış pazarımızı acilen genişletmeye başlamalıyız. Eğer bunu yapamaz isek veya geç kalırsak, dış ticarete bağlı olarak sebze üretimimiz krize girecektir. Bunu Rusya ve Rusya’ya yakın ülkelerdeki gelişmeleri değerlendirerek rahatlıkla görebiliriz.
Sebze ve meyve ihracatımızda Rusya’nın önemli bir yeri var. Kendileri ihtiyaçları olduğu dönemlerde üretemediklerinden, en yakın olarak bizden alıyorlar. Bu alım zaman zaman Rusya tarafından krize sokulmaktadır.
Türkiye’de seracılık faaliyetleri hızla artmaya devam ediyor. Rakımı yüksek bölgelerde yayla seracılığı ve jeotermal alanlarda yapılan sera alanları inşası çok hızlı. Yapılan seracılık yatırımları ve dış ticareti düşünürsek bu konu oldukça önem arz ediyor.
Çünkü Rusya’ya yapılan sebze ihracatında sera sebzeleri ağırlıklı durumda. Rusya seracılığı incelendiğinde, bizden sebze almaya gerek duymayacakları dönem yakındır.
Rusya’da seracılık için uygun olan bölgelerde 10 yıl öncesine göre muazzam sera varlığı ortaya çıkmış durumda. 8 bin dekarlarda 50 bin dekarlara dayanmış sera varlığından bahsediliyor. Ayrıca yapılan seraların alan olarak büyüklüğü de dikkat çekici. Çoğu topraksız tarım yöntemine uygun bu alanların en küçüğü 50 dekar civarında.
Ülkemizde topraklı koşullarda yapılan seracılıkta alan büyüklüğü ortalaması 5 dekarlara iniyor. Verim, verimlilik ve kalite farkı bizi olumsuzluğa itecek gibi görünüyor.
Rusya Devleti hedeflediği sera varlığına ulaşmış olmalı ki desteklemeyi bırakıyor. Ancak biz de olduğu gibi kendi imkanlarıyla sera yapacak firmaları ve kişileri de öngörmeliyiz.
Sadece Rusya’ya değil, o bölgedeki diğer ülkelerdeki seracılık gelişmelerine de dikkat kesilmeliyiz. Türkmenistan, Azerbaycan, Özbekistan, Kazakistan ve hatta Kırgızistan’da yapılan seracılık faaliyetleri bizim dış pazar dengemizi olumsuz etkileyecektir. İhtiyaçları dışındaki üretimi ihraç etmeleri halinde, bizim mevcut ve potansiyel pazarlarımıza yöneleceklerdir.
Ülkemizde domates üretiminin ihtiyacımızı karşılama oranının %115 olduğu söyleniyor. Bu oran ihtiyacımızdan fazlasını üretiyoruz anlamına gelir. Yani ihraç etmek zorundayız.
Örtü altı üretiminden elde edilen sebzelerimiz için yeni dış pazarlar bulmak zorundayız. Bu sorunu çözmek çok kolay değil.
Bir yandan pazar arayışımız sürerken, seracılık yatırımlarını da masaya yatırmak gerekmez mi? Karlı diye her yere sera yapmak zorunda mıyız? Bugün karlı gözüken işin yarını sorunlu gibi.