Mesleki olarak öğretmenlik yapmıyorum. Ancak üniversitede eğitim-öğretim sistemi içerisindeyim. Her yıl yüzlerce öğrenci ile hem teorik hem de uygulamalı dersler yapıyoruz. Liseden gelen öğrencilerin durumlarını gözlemleme şansımız oluyor. Ayrıca bu yıl çocuğum vesilesiyle Liselere Geçiş Sınavı (LGS) ile ilgili epey tecrübe de edindim. Yani bu satırları bilgi, gözlem ve tecrübeler ışığında yazıyorum.
Liselere ve üniversitelere hazırlık yapan öğrencilere biraz yakından bakmanızı öneriyorum. Neredeyse 11 ay hazırlık yapıyorlar. Etüt merkezleri, okullarda kurslar, özel dersler, deneme sınavları birbirini kovalıyor. Her hafta en az 1-2 deneme sınavına katılıyorlar. Sınav yaklaştıkça deneme sıklığı artıyor.
Milli Eğitim Bakanlığımız müfredat kapsamında anlatılan derslerin ve öğrencilere dağıtılan kitapların yeterli olduğunu söylese de gerçek böyle değil. Mutlaka yardımcı kaynağa ve okul dışında ders anlatımına ihtiyaç duyuluyor.
Yukarıda bahsettiğim yoğunlukta hazırlık yapanlar iyi bir liseye, fakülteye, fakülte bölümlerine yerleşecek öğrencilerdir. Çalışmadan ödül yok. Başarmak için çalışılması gerekiyor. Başarının doğası da bunu gerektiriyor.
Yoğun tempo içerisine gir(e)meyenler arasında da büyük cevherlerimiz illaki var. Onları da farklı meslek dallarında değerlendirebilmeliyiz. Açıkçası herkesi liseye göndermek ya da herkesi üniversite mezunu yapmak zorunda değiliz. Bu farklı bir tartışma konusu.
Yazımın bu kısmından itibaren ortaokulları ve liseleri ele almak istiyorum.
İyi bir liseye ya da fakülteye girebilmek için çok çalışan öğrencilerimize bazı öğretmenlerimiz ayak uydurabiliyor mu?
Görüştüğüm okul idarecilerinden dinlediklerim, öğretmenlerimizle gerçekleştirdiğimiz sohbetlerden çıkarımlarım ve edindiğim tecrübe, bu sorunun cevabına “hayır” diyor.
Hemen belirtmeliyim ki öğrencileriyle yakından ilgilenen, onları motive eden, başarı için elinden geleni yapan çok sayıda öğretmenimiz, bu kutsal mesleğin hakkını veriyorlar.
Peki yüzdelik dilim olarak en başarılı öğrencilerin gidebilecekleri liselerdeki durum nedir?
Bu kapsama giren bazı liselerimizde geçmişte idareci görevlendirmelerinde hatalar olduğunu gözlemledik. Ya da okul müdürlerinin aynı şevkle çalışmadıklarını görebiliyoruz. Bu hafta içinde tazecik gözlemlerim var. Lise adayı çocuğum da şaşkın durumda.
Geçtiğimiz günlerde bir lise müdürümüzle eğitim sistemi üzerine sohbet ettik. Kendini başarılı bir okul için adayan bu müdürümüzün anlattığı anekdot beni şaşırttı. Aslında şaşırma da değil. Duyulanları ya da tahminleri teyit etmiş oldum.
Bir fizik öğretmeni ısrarla 10, 11, 12. Sınıf şubelerine ders anlatmak istemiyormuş. Nedeni sorulduğunda ise ders anlatırken zorlandığını, yapamadığını ifade ederek sadece 9. Sınıflara ders vermek istediğini bildiriyormuş. Müdür bey de bunun olamayacağını, herkesin eşit şekilde ve en iyi şekilde ders anlatmaya çalışması gerektiğini söyleyince, hemen bir meslek lisesine geçiş yapmış.
Bu tür durumlar karşısında aklıma şu soru geliyor: Sınavla öğrencileri okullara yerleştiriyorsak, öğretmenlerimizi neden benzeri bir sisteme tabi tutmuyoruz?
Öğrenci sınava giriyor, öğretmen de sınava girsin demiyorum. Ancak öğretmenlerimizin bir değerlendirmeye tabi olması gerekiyor. Puanla bir okula yerleşip, emekli olana kadar orada kalması da tembelliği beraberinde getirebiliyor.
Öğrencinin bilgiye ulaşma talebini ya da teknolojik gelişmeleri karşılayamayanları MEB mercek altına almalı. Örneğin, Çanakkale Savaşlarını, Kurutuluş Savaşlarını öğrenciye yaşatarak anlatamıyorsan burada bir sıkıntı var demektir. Öğrenci kitaptan zaten okuyor.
Veli toplantılarına lütfedip gelmeyen öğretmenlere il ve ilçe müdürlüklerinin destekleriyle okul idarelerinin müeyyideleri olabilmeli.
MEB uzmanlık ve baş öğretmenlik sınavı yapınca herkes ayağa kalkmıştı. Keşke buna neden ihtiyaç duyuldu denebilseydi.
Bazı siyasi partilerin, bazı sendikaların ve öğretmenlerimizin aksine mülakattan yanayım. Fakülteyi bitiren herkes doğrudan öğretmen olabilmeli mi, bu konu iyi değerlendirilmeli.
Ancak mevcut mülakat sınavlarının da doğru yapıldığını savunmuyorum.Devletin güvenliği çok önemli. Güvenliğimize zarar getirecek durumlar haricinde; bu sınavlar objektif, ölçülebilir, meslek adına seçici ve başarıyı hedefleyen bir sınav olmalı.
Lütfen tepki koymak yerine empati iletişimini çalıştıralım. Ben çocuğum için ne isterim demeliyiz.
Yüreğinize Kaleminize sağlık Hocam...
Halil Hocam; çok önemli bir konuyu yazmışsınız, MEB öğretmenlerinin % 20' si işini yapsa eğitim düzelir ama bu oran çok düşük..