Tarım sektörünün korkulu rüyası, kara basanları kendini alenen göstermeye başladı. Sektörün korkulu rüyası bugüne kadar görmezden geldiğimiz “susuzluk”tur.
Küresel iklim krizi denildi, kuraklık var denildi, yağışlar azalıyor denildi, isteyenler kafasına göre sondaj yapmasın denildi, yağmur hasatı yapılsın denildi, sanıldığı gibi su zengini değiliz denildi.
Denildi de denildi.
Nihayet açıkça güz dönemi için sebze yetiştirmeyin yazısını da gördük. Seyhan Sol Sahil Sulama Birliği Seyhan Barajındaki suyun azalması nedeniyle çok yıllık bitkilere su verilebileceğini, bundan dolayı da gün dönemi için soğan, sarımsak, patates gibi ürünleri yetiştirenlere su verilemeyeceğini bir yazı ile duyurmuşlar.
Kendi imkanlarıyla sulama yapabilecekler üretime devam edecekler. Yani sulama sularını kendileri çıkaranlar devam edecekler.
Peki bu imkana sahip olmayanlar ne yapacaklar? İmkanı olanlar hemen sondaja başlayacaklar.
Son yıllarda yağışlar azaldı. Özellikle kar yağışları çok çok azaldı. Dolayısıyla su rezervleri dolmuyor.
Göz göre göre bugünlere geldik. Yağış yoksa biz ne yapabiliriz demek işin kolay yolu. Peki gelen susuzluğa karşı hangi önlemleri aldık? Bu konuda samimi olmalıyız.
Önlem alıyor gibi yapmakla önlem alınmıyor.
Yeraltı sularının çekilmesini bekliyorsak ya da sorun yönetilemez hale gelince yönetmeye çalışacaksak, baştan kaybediyoruz demektir.
Adana’da yaşanan susuzluğu çok yakın zamanda Türkiye’nin birçok tarımsal üretim bölgelerinde göreceğiz.
Örneğin Antalya’da yaşayanlar çok uzağa gitmesinler. Elmalı Ovası’nda alarm zilleri çalmaya başlamış.
Burdur Gölü’nü merak edenler elma üreticilerini arayabilirler.
Bizler bugüne kadar üretim deseniyle ilgili çoktan plan projeleri yapmış olmalıydık. Üretim planlamasını yapamadık ki suyla ilgili üretim desenini nasıl düşüneceğiz, değil mi?
Stratejik ürünlerin sürdürülebilirliğini sağlamak, üreticilerinin kazanmasını garanti etmek yerine, temel ihtiyaç içerisine girmeyen ürünleri desteklemeye devam ediyoruz.
Fazla uzatıp, tepkileri üzerime gereksiz yere çekmek yerine birkaç not düşmek istiyorum.
Örneğin Antalya’nın bazı ilçelerinde kurulan üsümsü vb. meyve bahçelerinde kaç adet su sondajı yapıldı, biliyor muyuz? Bunların kaç tanesi ruhsatlı?
Yeni sera alanlarında da durum farklı değil. Ülkemizin diğer bölgeleri de aynı desek abartmış olmayız.
Açılan bu kuyular diğer tarımsal üretim faaliyetlerini etkilemiyor mu?
Susuzluğa doğru giden yolda zaman daralıyor. Kimseyi mağdur etmeden, bazılarına avantaj sağlamadan önlemler alalım.