Tarım sektörümüzün temel problemleri kalıcı çözümler beklerken, müzmin sorunlarımızdan gına geliyor artık.
Üretim planlaması ne zaman yapılacak, üretici örgütlenmesi gelişmiş ülkeler gibi olabilir mi, küçük işletmelere çözüm bulunabilir mi, lojistik ve paketleme sorunu ne olacak, kalıntı sorunu başımızı ağrıtmaya devam edecek diye beklemeye devam ediyoruz.
Sorunların çözümünü beklerken var olan kalifiye işçi problemi “dümdüz işçi problemi” haline geliyor. Yani sektörde çalışacak emekçi problemi hızla büyümeye devam ediyor.
Aslında konunun önemli bir tarafını eğitim sistemi oluşturuyor. Eğitim sistemi içerisinde LGS ve YKS sınavlarında değişiklik yaparak atılımlar yapmaya çalışırken farketmeden köyleri boşaltıyoruz. Fark etmeden diyorum, ancak gerçekten fark etmiyor muyuz, bu konuda şüphelerim yok da diyemiyorum.
Tarımsal faaliyetlerine devam eden kırsal kesimdeki yaş ortalaması 50’ye dayanmış. Mevcut sorunlar çözülemediği için bu ortalama yükselmeye devam edecek.
Yani tarımsal üretime devam edecek kesim azalmaya devam ederken, mevcut tarım alanlarında çalışacak emekçi sorunu da büyümeye devam ediyor.
Akdeniz Bölgesi’nin sahil kesimindeki köylerde yevmiye ile çalışacak işçi bulmak çok zor. Büyük sera alanlarına sahip üreticiler eskisi gibi imece usulü çalışacak birilerini bulamıyorlar.
Çalışacak durumda olanları fide firmalarına gidiyorlar. Fide firmalarının sağladığı imkanları ise diğer üreticiler sağlayamıyor. Bu arada fide firmaları da elaman bulmada zorlanıyor.
Tarım alanlarında Suriyeliler her yerde derken, üreticiler neden sıkıntı çekiyorlar? Suriyelilerin gitmeye başladıklarını düşününce, var olan sorun da katmerleniyor.
Bizim stratejik bir sektör olan tarımımızın sorunlarını mutlaka çözmemiz gerekiyor. Eğitim sisteminden başlamak gerektiğinin altını da çizmek isterim.
Tarımdaki emekçi sorunu büyüdükçe bu işin maliyeti Türkiye’mize çıkacaktır.