Türkiye’miz tarihinin en büyük orman yangınları ile mücadele etmeye devam ediyor. Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin yaptığı açıklamaya göre şu ana kadar 38 ilde çıkan 163 orman yangının 152’si söndürülmüş durumda.
Bu kadar yangının bir anda çıkması tedbirsizlikle, dikkatsizlikse açıklanamaz. Evet, dikkatsizlik sonucu orman yangını çıkabilir. Küçük çocukların sebep olduğu yangınlar da olabilir. Elektrik hatlarından, piknikçilerden, orman alanlarında kırılan şişelerin mercek etkisi de yangına neden olabilir.
Ancak toplam 38 il ve 163 yangın sayısı sabotajları, kundaklamaları işaret etmektedir. Yangını çıkarmak üzereyken veya çıkardıktan hemen sonra kaçan, izlerini kaybettiren kişilerin olduğunu basın yoluyla öğreniyoruz.
Devletimizin titizlikle araştırdığını biliyor ve inanıyoruz. Bu konuda yapılan çalışmaların sonuçlarını yakın zaman duyacağımıza inanıyorum. Bunlardan birisi Manavgat yangınını başlatan kişinin tutuklandığı haberi.
Ormanları kim yaktı, neden yaktı demek yerine uçak mevzusu başköşeye oturmuş durumda. Helikopter mi uçak mı tartışmaları sürüyor.
Orman yangınları sürecinde yetkililerimizin önlem almada gecikmesi, bazı hataları ve benzeri kusurlar bulunabilir. Bunlar eleştirilerek bir nevi hesabı da sorulabilir.
Yangın çıktıktan sonra orman alanlarına giriş çıkışların yasaklanmasında gecikmeler olduğunu görüp sosyal medyada yazan birisiyim. Hatta meteorolojik verilerden yola çıkarak biraz daha öngörülü olunabilirdi. Hava sıcakları bir haftayı aşan süredir 40 derecelerin üzerinde seyrediyor. Zaman zaman 50 dereceye dayandı.
Ancak bu kadar geniş alanda, bu kadar fazla yangının olması normal mi? Canhıraş şekilde çalışan, gecesini gündüzüne katan devlet yetkililerimize yapılan vicdansızlık değil mi?
Yangınların sebebini araştırmak, ortaya koymak yerine, birlik ve beraberlik içinde olmak yerine yangına körükle gidildiğini görüyoruz. Açıkçası zaman zaman provokasyon da yapılıyor. Ünlü bir psikolog, büyük bir haber kanalında çıkmış uçak mı daha etkili olurdu, helikopter mi diye sesli düşünüyor. Yanan yerlere otel yapılacağını söylüyor.
Manavgat’ın kıyısından yüzlerce kilometre uzağında, dağların tepesinde yanan yerlere hangi oteli yapacaklar? 3200 nüfuslu Gündoğmuş’a kim otel yapacak? Bu insafsızlık değil mi?
Ayrıca orman yangınları sadece ülkemizde değil. Amerika’da Kaliforniya’da söndürülemeyen orman yangınları devam ediyor. İtalya’da Sicilya başta olmak üzere birçok orman alanı yanıyor. Yunanistan’da da yangınlar var.
İsteyenler Dünya genelinde meydana gelen orman yangınları hakkında çıkan haberlere, paylaşımlara bakabilirler. Yani küresel düzeyde yangınlar var. Bu yangınlar ne anlama geliyor, bunların derin tartışmalarını yapıp, ülke olarak nasıl baş edileceğinin üzerinde durulması yerine bunun siyasi fırsata çevrilmeye çalışıldığını görmek çok üzücü.
Orman yangınlarını küresel şebekelerin kullandığı taşeronların çıkarmış olma ihtimali yüksek. Bu bazı ülkeleri hizaya getirme mücadelesi olamaz mı? Bu konuda yapılan analizler ve analistlere kulak verdik mi?
Hayır… Bazılarının umurunda bile değil… O bazılarının tek derdi siyasi çıkar. Bu da beni ilgilendirmiyor. Benim derdim de güçlü bir Türkiye’nin ayakta kalması.
Bazıları galeyana gelmeye, provokasyona okadar açık ki ya da hevesli ki sosyal medyadan yayılan “Help Turkey”, “Global Call” tuzağının içerisine giriverdiler. Bu paylaşımları kim başlattı, amacı ne diye düşünme gereği bile duymuyorlar.
Paylaşım yapanlar arasında bizzat tanıdıklarım bile var. Eee şimdi ne oldu, kime hizmet ettiniz? Küresel şebekeye hizmet size yakıştı mı?
Derdimiz ormanlarımızın sönmesi olsun. Bir de bu yangınlar muhtemelen devam edecek. Orman yangınlarından başka bir aşamaya da geçebilirler. Bu konuda akıl yoralım.