Üstad Necip Fazıl Kısakürek, “Sakarya Türküsü”nde insanı ne kadar da güzel ifade etmiş.
“İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.
Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.
Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.”
İnsanın hayat yolculuğunda su gibi akarken akışın ikiye ayrıldığı, nur ile kir yoluna saptığını görüyoruz. Bu yolları tercih insanın. İster kirli yola ister nurlu yola gider.
Kur’an-ı Kerim’de “hayvanlardan da aşağıda” olan bir insan grubundan bahseder. İşte o insanlara “BelhümAdal” denmektedir.
Ahiret gününde insanlar hasredilirken dereceleri olacak. Bu dünyada yaptıklarının karşılığına göre hak ettiklerine göre ceza ve mükafatlarını görecekler. O derecelendirmede aşağıların aşağılarına düşen, sıralamada hayvandan daha aşağıya düşmüş kem talihli, makamın, şöhretin ve gücün esiri, haksızlığa dur diyemediği gibi, zalimin zulmüne iştirak etmiş, elleri patlayıncaya kadar ayakta alkışlamış, yapılanlar kendisine dokunmadığından kayıtsız kalmış, hakkın hatırını ali tutamamış bu güruh aşağıların aşağısına düşmeyi, belhumadal olmayı sonuna kadar hak etmiş zavallılardır.
Halen durumunu kavrayamamış, dostlarının ikazlarına gerek işinden olmamak, gerek mal mülk sahibi olmak için kayıtsız kalmış günümüzün BelhumAdal’ları kendilerini bekleyen su-i akibeti bilselerdi şimdiden dizlerini dövmeye başlarlardı.
Yazık ettiler kendilerine şöhret, menfaat budalaları. Yazık ettiler belhumadal gurubuna katılarak. Yazık ettiler dostlarının ikazlarına aldırmayarak menfaatçi, bölücü, zevk peşinde koşanların arkasına takılarak.
Yazık ki çok yazık. Yazık ettiler kendilerine.
Günümüzün BelhümAdal’larına son sözümüz. Senin tercihin, senin akıbetin.