Hayatı kendimize zindan eden, onu yaşanılmaz hâle getiren ve çekilmez kılan; biz insanlarız.
Biz insanlar başımıza iş açarız. Biz insanlar yaşımıza gereksiz yükler alırız. Pireyi deve yaparız. Biz insanlar bir metre toprak için nice savaş veririz. Biz insanlar var olan huzurumuzu bozarız, var olan sevincimizi yok ederiz, var olan umudumuzu azaltırız. Biz insan var olan mutluluğumuzu sebep yokken yok ederiz.
Ha bire, haddinden fazla düşünürüz. Küçük şeyleri çok dert ederiz. Basit olayları gereği yokken büyütürüz. Meltemleri fırtına gibi hissetmeye çalışırız. Ön yargılı davranır, tanımadığımız insanlar hakkında sağlı ve sollu değerlendirmeler yaparız. Kendi bildiklerimizi doğru görür, başka insanların dediklerini pek kaale almayız.
İnsanlar olarak acıyı çağırırız. Hüzünden besleniriz. Olumsuzluğa meyilli yaşamaktan bıkmayız.
Hayatı akışına bırakmayı, insanları olduğu gibi kabul etmeyi, doğaya olduğu gibi sarılmayı bilmeyiz. Hayatı kenardan izlemeyi kendimize disiplin etmeyiz. İnsanları ve başa gelenleri, başımızda büyüttükçe büyütürüz.
Oysa dursak.. Durulsak.. Sakin kalsak.. Paniklemesek.. Karışmasak her önümüze çıkana.. Burnumuzu sokmasak her işe.. Olanları gözümüzde kocamanlaştırmasak.. Hayata ve insanlara olduğu gibi baksak ve davransak.. İşte o zaman yaşamanın hakkını vermiş oluruz. İşte o zaman gerçek anlamda insanca davranmış oluruz.
Bu şekilde hayatımıza devam ettiğimizde az üzülür, az hayal kırıklığına uğramış, az kalp kırmış, az dağıtmış, az mutsuzluk yaşamış oluruz.
Aksi takdirde yaşamaktan tat almayız. Gündüzlerimiz bile karanlığa mahkûm olur. Gerçeklerimiz bile hayalden ibaret kalır. Aksi takdirde ne tutmaya çalışsak elimizde kalır.