Kaldığın yerde, yüzdüğün nehirde ve havasını soluduğun şehirde akışına tam gaz devam eden daima bir hayat(ın) var olur.
Kaldığın yerden hayata ve kendi hayatına devam edersin. Bu hayata dair eylem ve söylemler çoklu olarak önünde durur. Bazen bir yolculukta kendini gösterir, bazen dört duvar arasında, bazen özgürlük kokan bir parkta saklıdır. Niyetin bakmak değil görmek olduğunda bu hayatla tam kelimesiyle hemhâl olursun.
İstesen de hayatın dışına çıkamazsın. Hayatın dışına çıkıp 'Bana ne?' diyemezsin. Sen hayata sırtını dönsen de, o bir şekilde karşına çıkmayı bilir. Hayat, seni yalnız bırakmaz. Seni sevmemezlik etmez. Seni sana emanet etmez. Seni sana teslim etmez. An olur gözün kulağın, an olur iç dünyan, an olur en güzel rüyan olur bu, şu ve şu hayat. Hayata yüzüne dönmekle kendinde bir değer eksilmez. Hayata kucak açmakla olsa olsa nice anlam ve güzelliği yaşama şansın olur.
Ve sakın hayatı küçük görüp onu küçümseme. Küçümseme tatlarını, renklerini, enstantanelerini ve gizem dolu manalarını. Unutma, sen de hayattan bir parçasın. İp koparsa sen de üzülen ve kuyuya düşen olursun. Bağ koparsa olan sana da olur. Hayat(ın)a sırt dönerek hayatını zindan eyleme. Hayatı(nı) es geçerek hakikate varamaz, hak yolunda yolcu olamazsın.
Kaldığın ve yaşadığın her yerde hayat hep var. Zira yaşadığın hayat kadarsın. Ne bir gram eksik, ne bir gram fazlasın. Ne bir adım geride, ne bir adım ileridesin. Hayat gibisin. Hayatın ederi, hayatın kendisi kadarsın.
Hayat her hâlinde kendi yüzünü varlığına gösterir. Hayat, kendini varlığından gizlemez. Kendini senden gizlemek için hayat, renkten renge girmez. Ser de verir, sır da verir. Can da olur, can da verir. Sabah aydınlığı da olur, gece sessizliğine de bürünür. Sabah bereketi de olur, akşam sefası elbisesini de giyer. Göz önünde de her zaman kalır, sebep yokken bir anda da kaybolur. Çünkü baştan sona ve her yönüyle hayat sensin! Sensin hayat!