Ben hiç Munzur olmadım. Munzur Çayı gibi vadi vadi akmadım yeryüzünde. Munzur Çayı gibi keskin ve etkileyici bakışlara sahip olamadım. Onun gibi bir cesarete kavuşamadım. Onun gibi engelleri dağ dağ ve tepe tepe aşamadım. Onun gibi ayakta sağlam durup sarsılmaz tepkiler sergileyemedim zamana ve insanlara karşı. Onun gibi bin bir acıya maruz kalıp tekrar bir şey olmamış gibi hayatıma devam edemedim. Onun gibi bir şehri şiir eyleyemedim gümbür gümbür akıp.
Bir ara Botan Çayı oldum. Kısa sürdü bu birlikteliğimiz. Dört sene sürdü Siirt şahitli aşkımız. Sonrasında o yerinde kaldı, ben başka bir memleketin yolunu tuttum. O yeşil renkte ısrar etti, ben griye doğru kanatlarımı hızlandırdım kendi yüreğimle. O alçaktan yürümekten caymadı, ben göğe bakmaktan geri durmadım hiç. Hâlâ birbirimizi sormuyoruz. Hâlâ gizliden gizliye birbirimize hayranlığımız devam etmektedir.
Dicle'yle çok vakit geçirdim sanırım. Ancak bir yanıma Dicle sarılmadı tam anlamıyla. Daima Dicle kenarından geçtim. Bazen Hasankeyf kolunda baktım bu sakin ırmağa, bazen Ilısu Köyü sınırlarında Dicle'yle sessizce ve küçük harflerle konuştuk. Bazen şiirden Nazımca dem vurduk, bazen yalnızlığın koyu tarafından sarıldık birbirimize, Mehmet Uzun gibi. Bazen aylarca hasret kaldık birbirimizden, bazen gizlice buluşup başka nehirlerin dedikodusunu yaptık. Hâlâ ara sıra görüşüyoruz. Hâlâ sevdası koyu olan âşıklardan meseleler ele alıyoruz.
Fırat da vardı. O bedenimin sol yönünde yer alırdı nedense. Ama tam akışıyla Fırat da yoldaşlık etmedi adımlarıma. Ya o uzaktı coğrafyamdan, ya ben ona karşı ön yargılıydım. Belki heybetinden korkuyordum. Belki onun benden bir bilgisi yoktu. Belki Dicle ve Fırat buluşmasını kıskanıyordum. Çünkü gözümde Fırat erkek gibi ve Dicle kadın gibiydi. Ki Kürtler çocuklarına bu nehirlerden isim verirken beni haklı çıkarıyorlar hâlâ.
Ben nehirleri sadece izlemekle yetindim. Yetinmek zorunda kaldım. Bir nehirle günlerce baş başa kalamadım. Bir nehirle saatlerce aynı duyguda duramadık. Ya ayrıldık ya ayrılmak zorunda bırakıldık.
Onlar güçlüydü kalbimden.
Onlar aktı, ben kendimle baş başa kaldım.
Onlar yoluna devam etti, ben yollarımdan oldum.
Onlar başka topraklardan geçti, ben doğup büyüdüğüm topraklarıma yabancı düştüm.
Onlar nehirdi, ben insan.
Onlar temizdi, ben suya muhtaç.
Onlar buluşabiliyordu bir yerde, ben çok yere adım bile atamıyordum.
Nehirleri seviyorum hâlâ.
Hâlâ gözleri nehir gibi bakan çocukları seviyorum.