Hiçbir şey bir anda olmaz.
Öncesi olur her şeyin.
Her şey bir önceden doğar.
Sonraki işler de önceki işlerin devamıdır.
Bazen canın yanar. Çok yanar. Git gide yanar. Gidebildiği yere kadar bu yanmaya dayanmak istersin. Kaçmak varken, mücadele edersin. Birileri keyfine bakarken, sen dumandan zehirlenmeyi bile göze alırsın. Çünkü önünde bir vaka var ve bu vakayı sonlandırmak istiyorsun. Yangınla mücadele edip elinden geleni yapmak istiyorsun. Kabul edilmeyeni kabul ettirmek istiyorsun vicdanına. Yürekleri ağza getirenleri göz önünde stabil hale getirmek istiyorsun.
İstemek iyidir. Ama yetmez. İnanmak da güzeldir. Yine de yetmez. Eğitim gerek ileri için. Donanımlı olmak için ekip ruhu lazım. Ben, sen ve o BİZ BİZEYSE başarı var. Ötesi hüsran! Ötesi uçurum! Ötesi fiyasko! Ötesi tam başarısızlık tablosu.
Zira tek başına herkes kral olabilir. Kral olmak da çok kolaydır. Önemli olan kral olduğunu gönüllere gönülden işlemek, hissettirmek.
Hem kral olmak, tahta oturmak değildir. Kral her yerde elini taşın altına koymalı. Buna fedakârlık denilir. Buna gerçek krallık denilir.
Yani mutluluk varsa hüzün de olacak bir gün. Gökyüzü masmaviyse, vakti geldiğinde göğü siyah bulutlar da kaplayacak. Doğmuşsan ölmeyi de idrak etmelisin. Boş vermek, yaşamamak demek. Bir şeyi umursamamak, kendine saygısızlıktır.
Ve bazen evdeki hesap çarşıya uymaz. Pardon bazen işteki plan, olay yerine uymaz. Tersine gider bir şey. Çok şey üst üste gelir. Güçlüyken çaresizlikle tanışırsın. Tamken yarım yoluna devam etmek zorunda kalırsın. Yapacakların için zaman müsaitken, ortaya aksi bir durum çıkar.
Bir durumdaki üstünlüğünü an an kaybedersin. Kaybetmek de her zaman yenilgi değildir.
Kaybetmek, bazen başarıya giden en sağlam yoldur.
Pes etmek ise her şeyden vazgeçmenin en açık tanımıdır.