Yazan kişi, yazmak eylemiyle haşır neşir olur ve her şeyden önce duyarlılığını ortaya koymak amacıyla kalemini oynatma arzusunda olur. Bu arzusunu her yazıda veya her eserde göstermek ister.
Dünya'da olup bitenler karşısında fikirlerini ve duygularını açıkça belirtmek ister. Yanlışları doğruları aşılamak için dile getirir. Hataları bir daha yaşanmasın diye ön plana alır. Yüz karası durumlar için kalemi ve yüreğiyle kitap dolusu haykırır. Başına gelebilecekler için kaygı duymaz. Yazmakla ve edebiyatın engin yanıyla meşgul olmaya devam eder.
Ruh hâlini sözcüklere düzgünce dökmek, yüreğinin sesini dışarıya tam yansıtmak, yalnızlığını sözcüklerle konuşturmak, içinde cereyan edenleri cümle cümle kaleme almak ister. İyiliklerin insanlar arasında çoğalmasını ister. Ve ister ki yaşanılır bir dünya mümkün olsun bugün ve yarın.
Zira yazan her zaman dertlidir. Gördükleri karşısında suskun kalmaz. Duyduklarının peşinden koşar. Meraklı olur. İlhama kulak verir. Okur. Araştırır. Kelime işçisi olur.
Yazan kişi, olaylara ve insanlara karşı tepkisiz değildir. Bana ne, demez. Gerçekler karşısında gözlerini kapamaz. Elinden geleni yapmak için harekete geçer. Yalnızlığa çekilip hakiki dünyaya sırtını dönmez. Toplumu ve sorunlarını ele almaktan kaçınmaz.
Yazan kişi, zaman misali uyanık ve kucaklayıcı olur. Şiir gibi yürekten seslenir, mektup gibi sıcak davranır. Öykü gibi net ve roman gibi detaycı olur. Yazan kişi edebiyat deryasında yüzdüğünü bir an bile unutmaz. Bu hisle yaşamını sürdürür.