Hafta sonu Kitap Fuarı’nı ziyaret ettim.
Her zamanki gibi büyük keyif aldım.
Hemen hemen bütün yayınevlerini dolaştım, kitaplarını inceledim, imza günü olanları ve kitap imzalatarak yazarlarla kısa söyleşiler yapanları gözlemledim.
İş Bankası yayınlarını incelerken yaşları 18-20 arasında iki delikanlı hemen omuz başımda durarak bir kitabı işaret ettiler ve aralarında şöyle bir konuşma geçti.
“Bu yazar 68 kuşağının hippilerini anlatıyor…”
“68 kuşağı hippilerin dönemi mi?”
Diye sorunca diğeri evet, dediğinde dayanamadım izin isteyerek konuşabilir miyim, dedim.
Merakla bana baktılar.
68 kuşağının “hippi kuşağı” olduğunu söyleyen, yüzü ergenlik sivilceleriyle kaplı genç saygılı bir ifadeyle “elbette” dedi.
Ve aramızda şöyle bir konuşma geçti.
“Sanırım üniversitede okuyorsunuz…”
“Ben bu yıl girdim üniversiteye arkadaşım lise sonda…”
“Sanırım bir kavramı yanlış biliyorsunuz. 68 kuşağı denen kuşak hippileri anlatmaz. 1960’lı yılların başında hızlanan başta Küba, Vietnam, Cezayir, Angola ve diğer dünya ülkelerindeki emperyalizme karşı bağımsızlık ve özgürlük savaşlarından etkilenen Avrupa ülkelerinde, bu ülke devrimcileriyle dayanışmak için 1968 yılında toplumsal haraketleri ateşleyip düzenleyen gençlik kuşağına verilen isimdir 68 Kuşağı.”
“Bizim ülkemizde de oldu mu bu hareketler?”
“Elbette oldu. Bizde de 1960 başlarında Fransada’da başlayıp diğer Avrupa ülkelerinde gelişen gençlik hareketleri etkili oldu. Hepsi de dünyadaki bu devrimci mücadeleden etkilendiler ve birçok toplumsal eylemi örgütleyip gerçekleştirdiler. Özellikle sosyalist gençlik buna öncülük etti. Ancak bu gençler daha sonraki yıllarda yasal mücadeleyi bırakıp illegal örgütlenmeye giderek Türkiye’de devrim yapmaya kalkıştılar. Deniz Gezmiş, Mahir Çayan gibi o dönemin gençleri daha sonra ya asıldılar ya da öldürüldüler. Bizdeki 68 Kuşağı denildiğinde bu isimler akla gelir…”
“Yani o dönem hippiler yok muydu?”
“Elbette vardı. O dönemde sadece toplumsal hareketlilik değil, hippi denen yeni bir yaşam tarzı da gelişti güçlendi. Ancak 68 Kuşağı hippileri değil, demin anlattığım gençlik kuşağını ifade eder.”
“Teşekkür ederiz bu bilgilendirme için, çok yeni şeyler söylediniz…”
“Ben teşekkür ederim dinlediğiniz için…”
Gençler birkaç kitap alıp ayrıldılar…
Üzüldüm… Dünya ve Türkiye tarihinin çok önemli bir dönemecini yanlış bilmelerinden dolayı…
Bu gençler ne 1960 öncesinde başlayıp 1970’li yıllarda sona eren ne dünya devrimci hareketini, ne kendi ülkesinin 60 yıl öncesinin yaşanan tarihini bilmiyorlardı.
Hippilik denen bohem hayatın o yıllarda başlayıp dünyayı bu salgınla etkilediklerini sanıyorlardı.
Dünya ve Türkiye tarihinin akışına damga vuran, Yaser Arafat’ı, Ahmet Bin Bella’yı, Castro’yu, Ho Şin Minh’i, Guavera’yı, Abd el-Kerim’i, Sihanuk’u, Kim İl Sung’u, Deniz’i, Mahir’i, Ulaş’ı bilmiyorlardı…
12 Eylül 1980 darbesiyle başlayan “apolitik gençlik” yaratma sürecinin 44 yıl sonra istedikleri noktaya gelmiş olduğuna üzülerek şahit oldum…