Tarihi günlerden geçiyoruz…
Hemen güneyimizde yer alan Suriye’de Esat rejimi son buldu ama kafalarda binlerce soru bıraktı…
Daha uzun yıllar tartışılacak…
Meydana gelen kaosun sona ermesi, ortadoğu ve dünya devletleri arasındaki yeni dengelerin ne olacağı konusu belirsizliğini sürekli koruyacak…
Kuşkusuz Türkiye bu gelişmelerden en sıcak ve en ciddi biçimde etkilenecek ülkelerin başında gelmektedir…
Suriye politikasında başlangıçta iliklenen yanlış düğme, yıllar boyu hep yanlışlarla süregeldi ama şimdi yeni bir fırsat var Türkiye’nin önünde, bu yanlış iliklenen düğmeyi doğru yerine oturtması için…
Öncelikle sığınmacı sorunu ciddi olarak el alınmalı…
14 yıl boyunca ülke ekonomisine ciddi yük olan, sosyal doku ve kültürel ilişkileri bozma noktasına gelen sığınmacılar meselesi Suriye’de oluşacak yeni iktidarla ırkçı bir anlayışa savrulmadan Türkiye lehine çözülecek şekilde görüşmelere başlanmalı…
Esat’ın varlığını ve uyguladığı totaliter sistemi eleştirerek Türkiye’de kalmayı tercih eden Suriyelilerin “artık korkacakları bir şeyin kalmadığı” için ülkelerine geri dönüşleri hızlandırılmalı.
Zaten başta İstanbul olmak üzere Antalya ve diğer kentlerde meydanlara çıkan bir kısım Suriyeliler kutlama yapmaktalar…
Kaldı ki yeni yönetimin sahipleri olacak güçler dışardaki Suriyelilere ülkelerine dönme çağırısı yapıyorlar…
Esat’ın ülkesini terk etmesi ve siyasi sisteminin çökmesi olayında çok dikkat çeken asıl olay “Suriye ordusunun tek bir mermi atmadan geri çekilmesidir…”
HTŞ ve diğer muhalif grupların 10 gibi kısa bir sürede Şam’ı ele geçirmesinin özünde Suriye ordusunun bu tutumu yatmaktadır…
Aynı olay Irak’ta da yaşandı…
Körfeze çıkan ABD askerleri, Irak ordusu karşısında hiç bir direnmeyle karşılaşmadan 10 günde hiç çatışma olmadan Bağdat’a girmişler ve Irak ordusu tek bir mermi atmadan ülkesini teslim etmişti.
Şurası çok nettir ki; dünyadaki tüm devletlerin siyasal sistemlerinin koruyucusu o devletin silahlı kuvvetleridir…
Çok benzer olmazsa da 1991 yılında Moskova’da Yeltsin denen biri Kızılordunun tanklarından birinin üstüne çıktı, halk alkışladı, dünyaya korku salan “Kızılordu ses etmedi” ve sosyalizm bir anda çöktü…
Aslında siyasal sistemleri çökerten, son örnek olarak Suriye’de de görüleceği gibi “muhalif güçler” değildir…
O siyasal sistemin koruyucusu olan silahlı kuvvetlerin, “muhalif güçlere direnilmemesi konusunda başta ABD olmak üzere diğer güçlü devletlerin istihbarat servislerince bir şekilde ikna edilmesidir…”
Sovyetler Birliğinde böyle oldu…
Irak’ta böyle oldu…
Libya’da böyle oldu…
Afganistan’da böyle oldu…
Şimdi Suriye’de böyle oluyor…
Umuyorum ve diliyorum ki bu kaos Ortadoğu’yu demokrasiye götürecek bir süreç olur…