Günümüzde dalkavuk kelimesinin yerini yağcılık, yaltaklanma gibi kelimeler aldığından pek kullanılmaz ama tarihte dalkavukluğun çok önemli bir yeri vardır.
Kralı, padişahı ya da egemen olan kişileri eğlendirmeyi kendisine meslek edinen kişilere dalkavuk denirdi.
Egemenin her sözünü başını sallayarak onaylarken, başındaki sargısız kavuk öne arkaya sallandığından bu kişilere “kavuğu sallanan” anlamında dalkavuk denirdi.
Rus Çarlarının dalkavuklarına “oblomov” denirdi ki bu sözün bizdeki karşılığı şimdilerde “denyodur.”
Yani anlayacağınız, eskiden yağcı, yalaka olan dalkavuklara artık günümüzde denyo denilmektedir.
Herkes dalkavuk olamaz.
Çünkü dalkavuk olabilmenin ilk şartı, yeterince eğilip bükülmesi için omurgasının olmaması gerekir.
Kafanızı kaldırıp çevrenize şöyle dikkatlice bakın; omurgasız birini görürseniz (ki, çokça göreceğinizden eminim) bilin ki o kişi iyi bir dalkavuktur.
Neyse bu kadar açıklamadan sonra konuyu daha iyi anlatabilmek için sizlere bir dalkavuk fıkrası anlatayım:
***
Padişahlardan biri, patlıcan yemeğine bayılırmış. Bir gün dalkavuğuna şöyle demiş:
-Patlıcan oturtması olsa ne güzel olurdu olsa da yesek.
Dalkavuk bu, durur mu?
-Zatı şahaneleri isabet buyurdular efendim!
-Patlıcan kebabı da cana can katar, nefistir, nefis!
Padişahın nefsinin kabardığını anlayan dalkavuk, yeniden atılır:
-Ne kadar da haklısınız sultanım!
Hep patlıcan da yenmez a, gün gelir padişah efendi patlıcandan sıkılır ve patlıcan kasidesi patlıcan yergisine döner.
Bizim sultan, başlar patlıcanın arkasından atıp tutmaya:
-Şu patlıcan kızartması yok mu, midemi allak bullak ediyor.
Dalkavuğun da kavuğu tersine döner:
-Aman efendim, yemeyin gitsin, kızartma da yemek mi?
Patlıcan kötülemesi böyle sürüp giderken padişahla dalkavuğun bu tuhaf patlıcan muhaveresine tanık olan sarayın başaşçısı, dalkavuğa şöyle der:
-Yahu, dün patlıcanı yere göğe sığdıramıyordun, bugün yerden yere vuruyorsun. Patlıcandan ne istiyorsun böyle?
Dalkavuk, yılışa yılışa:
-Ben patlıcandan değil, padişahtan maaş alıyorum. Patlıcanın değil, padişahın dalkavuğuyum.
***
Padişahın canı balık ister ve aşçıbaşına balık ısmarlar.
Aşçıbaşı, çarşıya iner, çarşıda iki adamın balığın erkeğiyle dişisinin nasıl ayırt edileceği üzerine tartıştığını görür.
Adamlar da aşçıbaşını görürler. “Sarayın aşçıbaşına soralım.” der biri.
Sorarlar, “Ben de bilmiyorum.” der aşçıbaşı. “Ama saraya varınca padişaha sorarım.” Adamlar, şaşkınlıkla aşçıbaşına bakarlar. “Yüce padişahımız bu konuda da mı uzman?” Aşçıbaşı sakince, “Yooo, değil de onun dediği dediktir. O ne derse o olur.”
Kısacası, balıkların cinsiyeti padişahın o anki keyfine bağlı.