Öcalan’ın mektubu okundu…
PKK da bu çağrıya uyacağını belirterek kendisini tasfiye edeceğini ve ateşkes ilan ettiğini açıkladı…
Hemen herkeste bir suskunluk, bir bekleyiş var…
Bu suskunluk beni endişelendiriyor…
Oysa şu an en büyük tarihi gündemin içindeyiz.
Dünya pratiği de göstermiştir ki, böyle süreçler kolay ilerlemez…
Çok zor olacak her şey…
Bu nedenle gerek başta Sayın Cumhurbaşkanının, Devlet Bahçeli’nin, CHP’nin ve tüm muhalefet partilerinin ve gerekse kanaat önderlerinin, benim, senin, onun kısacası herkesin başarmak ve süreci kolaylaştırmak gibi bir sorumluluğu var.
Bu fırsat kaçırılmamalı…
Herkes işin iyi tarafından tutup çevreye, topluluğa, kişiye dili döndüğünce anlatmalı.
Hiç kimse uzun yılların yorgunluğuna dayanarak geriye dönüp “şöyle oldu, böyle oldu, şunu yaptılar, bunu yaptılar” gibi hiçbir zaman olanı geri gelmeyecekler üzerinden toplumu daha da yormasın!
İnsanın çekeceği en büyük acı, şehitler ve kayıplar değil, “acıların yarıştırılmasıdır…”
“Türkler, Kürtler ve Anadolu’da yaşayan tüm halklar geleceğin güzel, mutlu ve müreffeh Türkiye’sini kurmak için acılarını gömmeli…”
Enver Paşa bu ülkenin 60 bin askerini sınır boyunda kara kışa kırdırdı.
Korkunç acı bir olaydır.
Şimdi gidip Enver Paşa’nın mezarından kemiklerini çıkarıp yakmak yerine bundan ders çıkarılması gerektiği çok açık değil mi?
Peki, ne olmalı?
Bu süreç aynı zamanda bir yüzleşme süreci de olmalı.
Tarihten ders çıkarmak ve hataların tekrarından kaçmak her zaman doğru olandır!
Özellikle bazı tekrarlar çok kirlidir ve gittikçe önce bedeninizi, sonra çevrenizi kirletir!
Bakın eğer 2013 yılındaki çözüm süreci başarılsaydı, sonrasındaki 12 yılda bu ülkenin binlerce genç insanı ölmeyecekti.
Ekonomik olarak daha farklı bir yerde olacaktık!
İşte demek istediğim bu.
Yaşamını yitiren bu toprakların bütün insanlarını saygıyla anmak ve onca yanlıştan ders çıkarıp şu an yeni bir iklime evrilen bu barışı yüceltmek gerekiyor.
Resmin en karanlığına gömülüp oradan yüzünü güneşe kapatmak asla iyi niyet değildir!
Gördüklerimiz, yaşadıklarımız ve başaramazsak nasıl beter bir iklime savrulacağımızı görmemek için kör olmak gerekir.
İşte bu kaygılarla karınca kararınca sürece katkı koymak gerektiğine inanıyorum!
Şunu çok iyi bilmek lazım; başarırsak farklı bir dünyaya perde açacağız.
Başaramazsak, bir karanlığın içinde yönünü arayan yolcu gibi sürekli dağa, taşa, çalıya takılacağız!
İşte ders dediğimiz budur.
Elli yıldır bir karanlıkta yürüyoruz, ürkütücü, korkutucu kan çığlıkları ve silah seslerinin eşliğinde.
O karanlıkta işi götürenler, yüzleri aydınlıkta ortaya çıkacak diye tabii ki bu sürece karşı çıkacaklar!
Ama unutmayın; Güneş her zaman karanlıktan büyüktür..!