Biz gazeteciler kamu adına hareket eder, kamu adına yönetenleri sorgularız…
İşin temeli, “kamu kaynaklarını yine kamunun faydasına kullanılmasının sağlanmasıdır…”
Gerek merkezi yönetimde olanlar ve gerekse yerel yöneticilerin tasarrufunda bulunan kamu kaynakları eğer kişisel ya da bir grubun çıkarları için kullanılıyorsa bunun adı hortumlama, yağma, soygundur…
İşte o noktada gazeteci, o yöneticiyi sorgulamaya başlar ve kamu adına yapılan soygunun hesabını sorar…
Hangi siyasi partiye ya da görüşe sahip olunursa olunsun kaynakların tasarrufu mutlaka ama mutlaka halk içindir, halkın yaşama standartlarını yükseltmek içindir…
Özellikle belediye başkanları bu anlamda toplumsal merceğin altındadır…
Çünkü belediyeler en büyük rantın sağlandığı kuruluşlardır…
Ulaşımdan çöp toplamaya, yeşil alan ve imar düzenlemesinden altyapı yatırımlarına kadar uzanan hizmet alanlarında meydana gelen büyük rantın yine hizmet ve yatırım olarak halka dönmesi gerekir.
Eğer bir belediye başkanı bu çerçevede kalıyorsa, kaynaklarını yine halkın çıkarları için kullanıyorsa doğru yoldadır ve bu duruşu mensubu olduğu siyasi partinin oy oranının yükselmesini sağlar.
Ancak onun şu andaki başarısını ve halka dokunan hizmetlerini atlayıp “siyasi geçmişini sorgulamak, öküz altında buzağı aramaktır…”
Bir siyasetçi “cumhuriyet, laiklik, demokrasi ve insan hakları” gibi genel siyasi değerlere ve genel siyasi ahlaka bağlı kalarak bir partiden bir başkasına geçme hakkına sahiptir.
Niye bu partiyi terk ettin ya da niye bu partiye geldin gibi saçma bir sorgulama yapılamaz…
Türkye siyasi tarihinin büyük liderlerinden “Bülent Ecevit, CHP’den istifa edip DSP’yi kurmadı mı?”
Ecevit’in bunun sonucunda siyasi görüşleri değişti mi?
Ya da yakın bir örnek olarak eski Ülkücü ve MHP’li, sonradan DP’li olan ve şimdilerde bağımsız siyasetçi olarak siyasi hayatını sürdüren “Cemal Enginyurt siyasi görüşlerini mi değiştirdi?
Bu ve buna benzer, kişisel çıkarları için değil, siyasi tespitleri için parti değiştiren çok sayıda örnek verilebilir…
Bu anlamda kentimizde de en çok “siyasi geçmişini referans alarak” sorgulanmaya çalışılan iki belediye başkanımız var…
“Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek ve Kepez Belediye Başkanı Mesut Kocagöz…”
Birisi ANAVATAN, diğer de AK Partiden CHP’ye geçmiş siyasi deneyimleri, kitle bağları ve toplumsal karşılığı olan iki belediye başkanı…
Bu iki belediye başkanı belediyecilik hizmetleri bakımından ve siyasi duruşları yönünden eleştirilebilir mi?
Elbette eleştirilebilir…
Hataları, yanlışları, siyasi duruşlarındaki eksiklikleri, yağmaları, soygunları, hortumlamaları varsa en acımasızca eleştirilebilir…
Ancak bu eleştirileri yaparken geldikleri siyasi partiye gönderme yaparak bir anlamda “zaten bunlar CHP’li değiller” biçiminde sübliminal mesajlar vermek hakkaniyetli değildir.
Önümüzde Türkiye’nin kaderini belirleyecek bir genel seçim var…
Ve bu genel seçimde en belirleyici olan unsurların başında yerel yönetimlerdeki başarı oranı gelir.
Başkanları bu şekilde sorgulamaya kalkmak Antalya’nın ve Türkiye’nin geleceğine kurşun atmak demektir…
Tabiki insanların bırakıp geldikleri siyasi partiden dolayı sorgulanması doğru değildir. Zaten mensubu olduğu siyasi partiden memnun olsaydı, orayı bırakıp gelmezdi. İşin aslında "hoşgörü" yatıyor. Mevladan "madem görüyorsun, öyleyse hoş gör." deyişini de unutmamak lazım. Tabiki yanlışlarını değil, yaptığı icraatları siyasi geçmişine bakmadan hoş görü ile bakmak lazım.