Merkezi ya da yerel yönetimler iki şekilde yönetirler…
Birincisi; kişisel, grubsal, şirket çıkarlarına yönelik kararlar alır uygularlar…
Bu noktada en bilinen uygulama kamusal alanların özelleştirilmesi ile yaratılan rantın özel kişilerce paylaşılması, üretmeden, katma değer yaratmadan şirket kasalarının doldurulmasıdır…
12 Eylül darbesiyle birlikte başlatılan “özelleştirme” kamu kurumlarının yalap-şalap satılması ile başlamış, daha sonraları eğitim, sağlık, kamusal hizmet alanları ve doğal kaynakların özelleşirilmesi ile doruk noktasına ulaştırılmıştır.
Liberal-kapitalist anlayış ise yerelde ve merkezde iktidar olduğunda her şeyi özelleştirir, kamusal alanlarda bir tek kamu kurumu bırakmazlar…
Öyle ki, ülke güvenliğini sağlayan silahlı kuvvetler, polis teşkilatı bile özel şirketler eliyle yapılır liberal-kapitalist sistemlerde…
İkincisi ise kamudan yana, halkın ortak kullanım alanlarını, doğayı, çevreyi, dereyi, börtü-böceği koruyan kararlar alır uygularlar…
Özelleştirmeden özenle kaçınır, kamuya hizmet alanlarındaki faaliyetleri yine kamu kurumları aracılığı ile yaparlar…
Kamusal alanlardan özel kişi ya da şirketlerin kar elde etmesine izin vermezler…
Ancak özel kişilere ait alanlardaki tasarrufa da asla müdahale etmezler…
Kişisel mülkiyetin kutsallığına saygılı olurlar…
Dünyadaki sol-sosyal demokrat belediyeler ve hükümetlerin izlediği genel politika kamucu anlayış esasına göredir…
***
Antalya’da bir süredir, Kepez’de bulunan KİPA alışveriş merkezinin yıkılarak yerine yapılması düşünülen çok katlı yapı ile ilgili kafa karıştıran tartışmalar gırla gidiyor…
Öyle ki, “CHP İl Başkanı Nail Kamacı” bile çok katlı yapının oluşumundan sorumlu gösterildiği için basın toplantısı yaparak derdini anlatmaya çalıştı…
Büyükşehir Belediye Meclisi İmar Komisyonuna çeşitli suçlamalar yöneltildi…
Ancak bir bardak suda fırtına kopartanlar, yapılacak imar düzenlemesine olan itirazlarının ne olduğunu derli toplu halde anlatamıyorlar bir türlü…
Başta gazeteciler olmak üzere itiraz edenler 2 katlı çarşının yerine 15 katlı konut ve ticaret alanı yapılmasına neden karşı olduklarını gerçekten kendileri de bilmiyor ya da anlatamıyorlar…
Şimdi çok basit bir sorgulama yapalım…
Soru: Söz konusu parselin (arsanın) mülkiyeti kime ait?
Cevap: Özel şahıslara ait…
Soru: Burada kamuya ait tek santimetrekare alan var mı?
Cevap: Yoktur…
Yani alan tamamen özel mülkiyet alanıdır…
Arsanın sahipleri bu yerde 15 katlı konut ve ticaret alanı yapılması amacıyla imar değişikliği için Belediyeye talepte bulunmuş…
Belediye de gerekli prosedürü uygulayıp konuyu uzmanları, komisyonları aracılığı ile değerlendirmiş ve Mecliste karara bağlama noktasına getirmiş…
İşte bu noktada sorgulanması gereken şudur.
Belediye bu imar değişikliğini yaparken “kamucu anlayışla hareket edip kamusal alan yaratmış mı, yaratmamış mı?”
Yani, söz konusu arazinin içinden çevre halkının faydalanabileceği kreş/okul yeri, sağlık merkezi, park ve oyun alanı, rekreasyon alanı yaratmış mı?
Bu alanları kamu adına kayıt altına almış mı?
Trafik yükünü artırmaması için otopark ve alternatif yol düzenlemeleri yapılmış mı?
Bu olayda sorgulanması gereken tam da budur…
Kafa karışıklığına yol açılmaması gerekir…