Kızım İstanbul’da yaşıyor…
Aradım, sordum İstanbul’da durum nasıl diye…
Cevabı şöyle oldu.
Yaşadığımız sitedeki 10 blokta kimse yok. Herkes çocuklarıyla beraber Kadıköy ya da Saraçhane meydanında, protestolara katılıyor… Biz de eşim ve iki kızımla Kadıköy Meydanı’ndayız…”
İmamoğlu için mi meydanlardasınız?”
Baba, mesele İmamoğlu’nu aşmış durumda. İmamoğlu belki de bardağı taşıran son damla oldu…”
Peki nedir mesele?
Herkesin derdi farklı. Meydanlardaki kalabalığın belki yüzde 10’u İmamoğlu için gelmiştir ama geriye kalanlar Erdoğan ve AK Parti’ye muhalefetten buradalar… Kimileri hukuksuzluktan ve adaletsizlikten, kimileri emekli maaşından, kimileri asgari ücretten buradalar. Öğrenciler ise okullarındaki dinci ve gerici eğitimden, günde bir öğün yemekle okula gitmekten, yurtlarda yer olmadığından yüksek kiralardan dolayı protesto ediyorlar…
Siz niye ordasınız o halde?
Biz ve bizim gibi orta sınıftan olanların derdi ise laikliğin tehdit altında olmasıdır…
***
Cumhur İttifakı’nın ülkeyi nereye getirdiğinin açık göstergesini kızım net bir şekilde ifade etti.
Yaşanan ekonomik krizin, adeletsizliklerin, hukukun adının bile kalmamasının, merkezi yönetimdeki büyük yolsuzlukların, servet transferlerinin sonucunda yoksullaşmanın, işsizliğin, İslamcı vakıf ve derneklerin devlet yönetimi üzerindeki ağır etkilerinin toplumda büyük bir öfke birikimine yol açtığını bu olaylardan başka hiçbir şey açıkça ifade edemezdi.
Nasıl ki Gezi Direnişi’nin çıkışında ağaçların kesilmesi son damla olmuşsa, Saraçhane protestolarında da son damla İmamoğlu’nun tutuklanması olmuştur…
Ve her iki direnişte de özne son damla olmuş ama “mesele” hukusuzluğa, adaletsizliğe, gelir dağılımındaki eşitsizliğe, yaşam tarzındaki endişelere dönüşmekte gecikmemiştir…
Aslında Gezi Direnişi’ndeki talepler ve direnişçilerin endişeleri, sonraki yıllarda tamamen değilse de kısmen karşılanmış olsaydı sanırım Şaraçhane Direnişi’ndeki büyüklük bu kadar güçlü olmaz, Türkiye çapında eylemlere dönüşmezdi…
İktidarın ivedilikle ya hemen erken seçime gitmesi ya da izlediği sosyo-ekonomik politikaları yendien gözden geçirmesi kaçınılmaz gibi görünüyor…
***
Erdoğan ve AK Parti iktidarı, Ecevit’in milyonluk mitinglerinden sonra ilk kez CHP’nin milyonluk kitleleri meydanlara toplamasına vesile oldu.
Keza İmamoğlu’nun tutuklanması, tiyatro oyunu gibi tek adamla ön seçim yapılmasının ve bu nedenle CHP yönetiminin alabildiğine bocalamasının eleştirilmesinin kısa vadede yolunu kapatmıştır.
Yine de ben kısa bir eleştiri yapmadan geçemeyeceğim.
Ön seçim ve dayanışma oylarının toplamının 14 milyon 850 bin olduğu açıklandı…
Bu oylarla Kartacalıları yenen Roma ordusu komutanı edasıyla geziniyor CHP yönetimi…
2024 Mart ayında, yani bir sene önce yapılan yerel seçimde alınan oyların toplamının 17 milyon 760 bin olduğunu gözlerden kaçırmaya çalışıyorlar…
Keza Antalya’da kullanılan oyların toplamı 511 bin…
Muhittin Başkanın son seçimde aldığı oyların toplamı 706 bin…
Kısacası, Özgür Özel ve yönetimi başarı diye gösterdikleri bu oyların toplamında yerel seçim sonuçlarının çok gerisinde kalmışlardır…
Ama her şeye rağmen insanların meydanlara çıkarak kendilerini ifade etmeleri için direnme haklarını kullanmalarını geleceğin inşası açısından çok kıymetli buluyorum…