Kemal Kılıçdaroğlu’nun, 12 sene önce yaptığı açıklamalardan dolayı 11 yıl ceza ve siyaset yasağı talebiyle yargılandığı mahkemenin ilk duruşması, gerçekten ibret verici, çok yönlü sonuçları olan bir duruşmaydı.
Bir anlamda kapalı devre yürüyen, gerek CHP ve gerekse Türkiye siyasetinin alenileşmesinin duruşması oldu.
Kılıçdaroğlu suçlamalarla ilgili savunma yapmadı, zaten bunu kendisi de ifade etti.
Mahkeme heyetine “Türkiye’nin içinde bulunduğu açmazları ve sorunları” anlatarak tarihi bir kayıt gerçekleştirdi.
Ve bunu yaparken de “siyasi anlamda ihaneti” işaret etmekten de geri durmadı.
2018 yılında İYİ Partiyi hem seçimlere sokarak hem de barajı geçmesine olanak sağlayarak bugün bulundukları yere gelmesini sağladı.
Ancak mahkeme salonunda İYİ Parti temsil edilmedi.
6’lı Masanın tüm bileşenleri, Zafer Partisi ve DEM Partisi orada hazır bulunurken bir siyasi vefayı gösterdiler ama İYİ Parti bu vefadan yoksun adeta ihanet içerisinde oldu.
Kılıçdaroğlu zaten Kurultay konuşmasında bunu ifade etmişti “sırtımdan hançerlendim” diyerek…
Antalya CHP İl Örgütü ve yerel yönetimleri ise gerçekten hüsran yaratacak bir duruş gösterdiler.
Ümit Uysal dışında ne il örgütü ne de yerel yönetimler mahkeme salonunda “dayanışma” gösterecek katılıma yanaşmadılar.
Bunun adı “vefasızlıktır, parti dayanışmasına omuz vermemektedir”
Şunu fark etmediler…
“Orada yargılanmak istenen Kılıçdaroğlu’nun şahsında CHP’dir, CHP’nin kurucu politikasıdır, geleceğin iktidarının yolunu kapatma çabasıdır…”
Eğer mahkeme salonunda görülürsem bir daha aday yapılmam, milletvekili adayı gösterilmem gibi bir kaygı ile gidilmemişse bu daha da vahim bir düşüncedir.
Böyle bir kaygı taşıyanlar CHP’nin kurucu ideolojisine, ülkenin yapı taşı olduğuna olan inançlarını bir kez daha gözden geçirsinler…
Kılıçdaroğlu, bir kez daha CHP’nin Genel Başkanı olmak için o manifestoyu mahkeme huzurunda dile getirmedi…
Zaten böyle bir düşüncesi ve talebi olduğunu da sanmıyorum…
Hak, hukuk, adalet diye özetlenecek bir yol haritasıyla Adalet yürüyüşüne çıktığında hiç kimseye “yanıma gelin birlikte yürüyelim” demedi ama Maltepe Meydanına geldiğinde yanında milyonlarca insan vardı.
Şimdi de “ben yargılanıyorum mahkemeye gelin bana sahip çıkın” demedi ama mahkemenin olduğu alanda onbinlerce insan vardı ve gelemeyen milyonlarca insan yüreği ile oradaydı…
İşte Kılıçdaroğlu o salonda milyonlarca insana hitap ederek, Türkiye’nin nasıl yönetildiğini ve gerek CHP, gerekse gelecekte Türkiye’yi yönetecek olan kadrolarının eline bir “yol haritası” verdi…
Kılıçdaroğlu bir misyonu ortaya koyarak siyasetçi kimliğini bir üste taşımış, laik, demokratik ve hukukun üstünlüğü olan Türkiye’nin yeniden tesis edilmesinde misyoner bir lider konumuna gelmiştir.
Umarım Antalya’daki CHP kadroları bu vefasızlıklarının iç hesaplaşmasını yaparak Kılıçdaroğlu’nun ortaya koyduğu bu yol haritasına uygun bir siyasetçi olurlar…