Merhaba.
Her merhaba yeni bir umuttur.
Bugüne kadar değindiğim konuları artık siz Akdeniz Manşet okuyucularına da ileteceğim.
Hep birlikte güzel günler yaşamak dileğiyle tekrardan merhaba dedikten sonra, gelelim bugünkü konumuza.
Türkiye’de bir akademisyenseniz, araştırmalarınız için resmi kurumlardan ya da özel sektörden veri elde edebilmek çoğu zaman imkânsız denecek kadar zordur. Özel sektörün ticari sır durumunda olmayan verileri bile sağlama konusunda sıkıntı çıkarmasını kısmen anlayabilsem de kamu kurum ve kuruluşlarından veri elde etmek için çekilen eziyeti anlatabilmek için kelimeler kifayetsiz kalıyor.
Neyse ki pek çok konuda resmi istatistikleri sağlayan TUİK var diyeceğim ama TUİK verileri ile ilgili de çok sayıda sıkıntı mevcut. Kamuya açık belli başlı temel veriler kurumun web sitesinden edinilebilse de bu verileri bir arada kullanabilmek çoğu zaman imkânsız çünkü özellikle çapraz tablolar oluşturulurken kullanılan frekans grupları her veri için farklılık gösteriyor. Örnek vermek gerekirse, bireylere ait farklı verileri TUİK web sitesinden indirdiğinizde yaş gruplarının her veri grubu için farklı şekillerde sınıflandırıldığını göreceksiniz. Bu durumda, sitede sunulan verileri kullanarak ihtiyaçlarınızı karşılayacak analizler yapabilmekte zorlanmamak mümkün değil.
Bu bilgileri neden paylaştığıma gelince, dört ay arayla Facebook sitesinden edindiğim kullanıcı sayıları arasındaki belirgin farkın sebeplerini anlayabilmek için 15 Mayıs’ta TUİK sitesindeki istatistiklere göz atmaya karar verdim. Ancak ülkemizdeki çocuk ve gençlere ait verilerin yaşlara göre dağılımı gerek internet kullanım istatistiklerinde gerekse yaşlara göre nüfus verilerinde farklı aralıklarda sınıflandırılmış. O yüzden de maalesef arzu ettiğim rakamlara ulaşamadığım için istediğim karşılaştırmaları yapmakta oldukça zorlandım.
Konu ile bağlantılı bir başka çalışma için ihtiyaç duyduğum gazetelere ait satış verilerine ulaşma konusunda da benzer sıkıntılar yaşadığımı söylesem sanırım şaşırmazsınız. Önceleri Basın ve İlan Kurumu’na ait sitede yer alan bu bilgilere erişmek için artık bilgi edinme yasasına göre dilekçe vermek gerekiyor(muş)! İyi de, bu veriler ne devlet sırrı ne de firmalara ait ticari bir sır iken neden veri erişimi zora koşulup araştırmacıların önüne bin bir türlü engeller çıkarılır ki? Yeni yazışmalara sebebiyet verilerek kırtasiyeciliği arttırmak ne kurumlara, ne de bir başkasına fayda sağlamayacağı gibi zaman kaybına ve çevreye zarara sebep olmaktan öteye gidemiyor.
Yukarıda özetlemeye çalıştığım sebeplerden ötürü ihtiyacım olan pek çok veriye sağlıklı olarak ulaşamasam da ulaşabildiğim verilerden yararlanarak önümüzdeki günlerde ülkemizi ve özellikle de kentimizi ilgilendiren önemli konuları yazmayı planlıyorum.
Sevgiyle kalın!