Geçtiğimiz hafta WhatsApp konusundabir yazı paylaşmıştım. İlginç bir şekilde, bu satırları kaleme almadan bir gece önce Ulaştırma ve Altyapı Bakanı’nın bir televizyon kanalında WhatsApp konusunda aşağıdaki ifadelerine şahit oldum:
“Dünyada Avrupa dahil olmak üzere, mesela İngiltere’de yanlış hatırlamıyorsam WhatsApp görüşmesi yapan bazı ailelere polislerin ‘Siz sakıncalı bir mesajlaşma yaptınız.’ diye uyarılarının olduğunu biliyoruz ve Telegram’ın CEO’sunun Fransa’da tutuklandığını biliyorsunuz. Dolayısıyla, dünyada böyle bir hassasiyet, hissiyat oluşturulmuş durumda. Dolaysıyla, bizim de belki bazı düzenlemeleri yeniden gözden geçirmemiz gerekebilecek.”
Konuşmanın ilerleyen kısımlarında, bir soru üzerine WhatApp yazışmalarını devletin görmediğini de ifade eden sayın Bakan, sosyal ağlara ilişkin sıkıntılara da değinerek “kendi sosyal medya uygulamalarımızı geliştirmemiz” gerektiğini ifade etmiş.
Geçen hafta da kısaca değindiğim gibi, bundan yaklaşık üç buçuk yıl önce, WhatsApp’ı kullanmaya devam edebilmek için kullanıcı sözleşmesini kabul etmemiz gerektiğine dair bildirimler gelmeye başladığında, pek çok kişi sosyal ağlar ve medyada yer alan kişisel verilerin güvenliğine yönelik endişelere kapılarak WhatsApp’ı terk etmeye karar vermiş, devlet büyükleri tarafından yerli bir alternatif uygulamanın kullanımı önerilmişti. Bunun sonucunda da ilgili uygulama bir hafta içerisinde 10 milyon yeni kullanıcıya kavuşmuştu.
O günlerde bu konuda yazmış olduğum yazılara göz atacak olursanız, yerli ya da yabancı fark etmeksizin diğer alternatif anlık mesajlaşma uygulamalarına kavimler göçünün gerçekleşme ihtimalinin oldukça zayıf olduğunu ifade ettiğimi görebilirsiniz. Hatta, yerli bir uygulamanın aynı zamanda milli bir uygulama olarak lanse edilmesinin yanlış olduğunu, nihayetinde yerli uygulamaların özel şirketler tarafından geliştirilip pazara sunulduğunu da hatırlamışım.Kaldı ki, takip eden günlerde yerli uygulamamızın WhatsApp’tan daha fazla kişisel veriye erişim talebinde bulunduğuna ilişkin haberlerin ortaya çıktığına da şahit olduk.
Bugün ilgili yerli uygulamanın Gizlilik Politikası’na ilişkin güncel aydınlatma metnine tekrar göz attığımda, “Kişisel verileriniz, aşağıda sayılan hukuki sebepler ve amaçlar doğrultusunda …. İşlenebilecektir.” ifadesine istinaden işlenebilecek verilerin gerçekten de oldukça kapsamlı olduğunu gördüm. Hele ki, her ne kadar kişisel verilerin toplanma ve işlenmesinde ‘hukuki sebepler ve amaçlar’ gözetiliyor olsa da, bu kapsamda uygulama tarafından ‘ürün ve strateji geliştirilmesi’ için kullanıcılara ait “Kimlik ve İletişim Bilgileri, Kullanım Bilgileri, Cihaz Bilgileri, Kişiselleştirme Bilgileri, Konum Bilgisi” gibi verilerin toplanıp işlenebilmesininfirmanın “meşru menfaatleri için kişisel verilerin işlenmesinin zorunlu” olduğu haller arasında yer alması da ilginç doğrusu!
Özetle, mevcut koşullar altında, sosyal ağları kullanmaya devam ettiğimiz sürece, bizlere ücretsiz olarak sunulan bu hizmetlere olan zaafımız ile kişisel verilerimizin güvenliği endişeleri arasında sıkışıp kalmaya devam edeceğiz. Bu paradoksa teknoloji baronlarının keyfi uygulamaları ve devletlerin siyasi kısıtlamaları da eklendiğinde, bu sıkıntıların giderek daha da karmaşık bir hal alacağını tahmin etmek hiç de zor olmasa gerek…