Stefan Zweig, insanlık tarihine damgasını vuran telgrafın önemine atfen aşağıdaki ifadeleri kullanır:
“O zamanki kuşağın elektrikli telgrafta ilk başarılı sonuçlar alındığında düştüğü şaşkınlığı biz sonraki kuşaklar hiçbir zaman anlayamayacağız. Daha düne kadar …varlığı güçlükle hissedilen … küçücük elektriksel kıvılcımın bir anda ülkeleri, dağları ve kıtaları aşacak şeytansı bir güç kazanması karşısında duyulan o hayranlık dolu hayret ölçüsüzdü. Daha henüz sonu getirilmemiş düşüncenin, henüz mürekkebi kurumamış sözcüğün aynı anda binlerce mil uzaklıkta kaydedilebilmesi, okunabilmesi, anlaşılabilmesi ve küçücük volt sütunlarının iki kutbu arasında titreşen görünmez akımın bir uçtan bir uca tüm gezegeni dolaşabilmesi karşısında hayrete düşmemek mümkün değildi. Daha dün fizik laboratuvarında camla sürtünme yoluyla sadece kâğıt parçacıklarını kendine çekebilen bu oyuncak gibi aygıtın, insanın kas gücünün ve hızının milyonlarca, milyarlarca katı bir potansiyele çıkacak ve Ariel gibi gözle görünmeden sadece havadan geçerek haberler iletecek, trenleri hareket ettirecek, yolları ve evleri aydınlatacak kadar geliştirilmesi karşısında insanlık şaşkına dönmüştü. Dünya var olduğundan beri zaman ve mekân arasındaki ilişki ilk kez bu keşifle bu denli kökten bir değişim geçirmiştir.”
Takip eden yıllarda aynı şaşkınlığı telefon için yaşadı insanoğlu, ardından radyo için, televizyon için, faks için ve son çeyrek yüzyılda da İnternet için! Her biri iletişimde bizleri bir adım öteye götüren bu gelişmelere ilk etapta hayranlıkla bakılmış olsa da, çok hızlı alıştı insanoğlu bu teknolojilere.
İletişimde yaşanılan bu gelişmeleri alkışlayanlar da oldu eleştirenler de. Ancak yıkıcı teknoloji olarak da adlandırılan bu teknolojilerin her biri, kendisinden önce insanlık tarihine ciddi etkilerde bulunan seleflerini hızla tahtlarından etmeyi başardılar.
Günümüzde bilgi ve iletişim sistemleri o kadar gelişti ki, artık hiç kimse bilginin dünyanın hangi ucunda depolandığı ya da ihtiyaç duyduğu anda yanı başına bu kadar hızlı bir şekilde nasıl ulaştırıldığını merak bile etmiyor. Ya da hiç kimse sosyal ağlarda ses, görüntü ya da bilginin nasıl bu kadar hızlı bir şekilde yayılabildiğini umursamıyor. Çünkü kanıksadı insanoğlu iletişimin hızlanmasını ve bilgiye kolaylıkla erişebilmeyi. Google’da yapılan bir arama sonucu istenilen bir bilgiye anında ulaşmak değil, birkaç saniyeyi aşan gecikmeler şaşırtıyor artık insanları.
Son yıllarda insanlığı şaşırtmayı başaran son gelişme olan yapay zekâ bile artık beklenilenden hızlı bir şekilde hayatlarımızda yer etmeye başladı. Her ne kadar henüz altın çağına ulaşmamış olsa bile, yapay zekânın emekleme döneminde bizlere sunduğu beceriler dahi insanoğlunu mest etmeyi başarmış görünüyor.
Hâl böyle olunca bir avuç araştırmacı, fütürist ve komplo teorisyeni dışında yapay zekânın hızlı gelişiminin doğuracağı sıkıntılar konusunda endişelenen kalmadı gibi. Endişelenmemiz gereken asıl durum da bu aslında! Günümüzde artık teknolojinin sunduğu konfor alanının dışına çıkamayan insanoğlu, sürdürülebilir bir gelecek için en büyük tehlikeyi oluşturduğunun farkında bile değil...