İnternet sitelerine erişim engellerinin temelini oluşturan katalog suçların tanımlandığı 5651 Sayılı Kanun’u ilk çıktığı günden beri eleştiren birisi olarak, yıllardır İnternet ortamında suç teşkil eden davranışların tanımlanması ve tespitinin objektif kriterlere göre gerçekleştirilmesi gerektiğini savunduğumu hatırlatarak yazıya başlamak istiyorum.
İki ucu keskin bir kılıca benzeyen bu tarz yasal düzenlemeler bir yandan dezenformasyon ile mücadele çabaları açısından önem arz ederken, diğer yandan da dördüncü güç medyanın susturulmasına sebep olması durumunda demokratik açıdan ciddi sıkıntılara yol açabilecek potansiyele sahiptir.
Bununla birlikte, yasal düzenlemelerin etkisiz kaldığı durumlarda erk kavgasına girebilen medya unsurlarının toplumun kılcal damarlarına kadar zehir zerk edebilmesi de söz konusudur. Özellikle de sosyal medya baronlarının günümüzde sahip olduğu orantısız gücün darbelerden soykırımlara kadar her alanda etkisine şahit olduğumuz son yıllarda regülasyonların önemi giderek artıyor.
Günümüzde tekelleşen sosyal medya baronları öylesine güçlü bir konuma ulaştılar ki, son yıllarda ülkemiz de dahil olmak üzere pek çok ülkenin üst düzey yöneticilerinin paylaşımlarını sansürlemekle yetinmeyip, kendi ülkelerinin önceki dönem başkanı Trump’ı susturmak için ona ait sosyal medya hesaplarını dahi süresiz olarak kullanıma kapatabildiler.
Özellikle New York Times’ta yer alan bir haberde de ifşa edildiği üzere, İsrail’in saldırılarını destekleyen ABD merkezli sahte hesaplara milyonlarca dolar fon ayırmasına alenen göz yuman sosyal medya devleri, soykırım karşıtı paylaşımları ise İsrail’in çabalarını destekler şekilde sansürlemekten geri kalmadılar. Dünya çapında tepkilere sebep olan soykırım faaliyetleri karşısında açıkça üç maymunu oynayan sosyal medya baronları, bu duruma sessiz kalmak istemeyen dünya çapında sanatçı, aktivist ya da siyasiler başta olmak üzere hemen hemen herkesi anti demokratik yollarla susturmayı başardılar. O yüzden de sosyal ağları düşünce ve fikir özgürlüğünün merkezi olarak konumlandırmanın hiç de gerçekçi olmadığını söyleyebiliriz.
Hâl böyle iken, bardağı taşıran son damla ülkemiz de başta olmak üzere kullanıcılar tarafından suikasta kurban giden Haniye’ye yönelik taziye mesajları ve dualar içeren paylaşımların otomatik olarak silinmesi ile yaşandı. O yüzden de, sosyal medya devi tarafından gerçekleştirilen sansür uygulamasına ülkemizde tepki olarak gösterilen erişim engeli kararı her ne kadar bazı kesimler tarafından “sosyal medyanın susturulması”şeklinde algılansa da, özünde ciddi bir güç sahibi haline gelen sosyal medya devlerinin keyfi ve taraflı sansür uygulamalarına yönelik ciddi bir reaksiyon niteliğinde olması sebebiyle destekliyorum.
E-ticaret uygulamaları başta olmak üzere bazı haklı gerekçeler ile erişim engellerine yönelik ortaya konulan itirazları da aslında bu şirketlerin yukarıda belirttiğim gibi tekelleşen konumları sebebiyle güçlerini kötü niyetle kullanmalarına bağlı olarak gelişen bir sorun olarak değerlendirerek çözüm üretmek gerekiyor. Esasen bu durum, çeşitli sebeplerden ötürü zaman zaman farklı ülkeler ile yaşadığımız sıkıntılı durumlar sebebiyle ülkeler arası ticaretin durma noktasına geldiğinde yaşananlardan çok da farklı değil.
Bu bağlamda düşünüldüğünde, “Bu platformlar üzerinde ticari faaliyetlerimiz aksıyor, erişim engeli bir an önce kaldırılmalı” tarzı eleştiriler, kanunları hiçe sayan yabancı kuruluşların ülkemize yönelik keyfi uygulamalarına göz yumulması anlamına geldiği için ciddi sakıncalar barındırıyor. Çünkü, her ülkenin kendi kanunları mevcuttur ve bu kanunlara o ülkede ticari faaliyetlerde bulunan tüm kişi ve kuruluşlar uymak zorundadır.
Geçmişte ülkemizde faaliyet gösteren sosyal medya şirketlerinin uymaları gereken kurallar belirlendiğinde bu kurallara uymamakta direnen teknoloji devleri, erişim kısıtlaması gibi engeller ile karşı karşıya kalınca bu kurallara uymak zorunda kalmışlardı. Eğer o yıllarda belirli kesimin benzer tepkileri sonucu bu düzenlemeler hayata geçirilmese idi, tarih kitaplarında okuduğumuz kapitülasyonların benzerlerini günümüzdesosyal medya baronlarına uyguluyor olacaktık!
O yüzden de mevcut sorunu bilgiye erişimin sansürlenmesi ya da sosyal medyanın susturulması olarak eleştirmeden önce, bu gelişmeleri ellerinizi vicdanınıza koyarak sağduyulu bir şekilde değerlendirmenizi öneriyorum!
Sonraki yazılarda kaldığımız yerden devam etmek dileğiyle…