Zaman zaman köşemde Antalya’da yaşanan trafik sıkışıklıklarını dile getirdiğimde İstanbul’daki dostlardan sitem dolu mesajlar alıyorum. Onlara göre İstanbul’da yapılan tüm yatırımlara rağmen yaşanan sıkıntıların yanında bizim buralarda yaygara koparmamız komik görünse de Antalya yıllardır en çok göç alan büyükşehirler arasında ilk sıralarda yer alıyor. Bunun sonucunda da başta yol olmak üzere altyapı yatırımlarının yetersizliği zamanla daha da çok hissediliyor.
Son yıllarda hafif raylı sistem için tek şeride düşürülen yollar ve halen gerçekçi bir trafik master planı oluşturulamamasının yanı sıra Antalya’nın araç sayısı bakımından dördüncü kalabalık şehir olma unvanını koruması bu sorunları daha da içinden çıkılamaz hale getiriyor. Bu arada elektrikli bisiklet sayısında ülkemizde birinci sırada olduğumuzu hatırlatma ihtiyacı bile duymuyorum.
Ancak bugün yazmak istediğim konu trafik çilesi değil aslında. Trafik konusunda İstanbullu dostlara verdiğim mesaja dikkatinizi çekmek istiyorum. Trafikte elbette geçirdiğimiz zamanı bir şekilde telafi edebiliriz. Mümkün mertebe trafiğin yoğun olduğu saatlerde araç kullanmamak, alternatif güzergahlara yönelmek, toplu ulaşım araçlarından ve bisiklet vb. alternatiflerden yararlanmak gibi çeşitli önlemleri farklı durumlarda uygulamak mümkün. Ancak trafik sıkışıklığının iki önemli zararı daha var ki maalesef her ikisi de sürdürülebilir bir gelecek açısından önemli bir tehlike oluşturuyor.
Bu sıkıntılardan birincisi trafikte geçirdiğimiz ilave her dakika için kullandığımız aracın tükettiği yakıtın ekonomik boyutu. Belki olaya kişisel olarak bakıp bu tüketim miktarının bütçenizi çok fazla etkilemeyeceğini düşünebilirsiniz. Ancak milli ekonomi açısından düşündüğümüzde petrol gibi dışa bağımlı olduğumuz fosil yakıtların israf edilen her bir damlası makro ekonomik düzeyde ülke ekonomisine bir yük teşkil ediyor.
Daha da önemlisi ise tüketilen bu gereksiz yakıtların çevreye saldığı zararlı gazlardan oluşan kirlilik ki bu durumun uzun dönemde gelecek nesiller açısından oldukça önemli bir sorun teşkil ettiğini kabul etmemiz gerekiyor. O yüzden de sürdürülebilir bir yaşam alanı yaratabilme açısından temiz enerji kullanımının teşvik edilmesi oldukça önem taşıyor.
Bu bağlamda geçtiğimiz hafta açılan yeni stadyumun ülkemizde elektrik üreten ilk spor tesisi olması gerçekten önemli bir gelişme. Umarın benzer girişimlerin sayısı hızla artarak kentimiz temiz enerji konusunda ülkemizin parmakla gösterilen kentleri arasında yer alır.
Sevgiyle kalın!