Son iki hafta boyunca köşemi teknoloji detoksuna ayırınca İnternet ve sosyal ağlara karşı neden bu kadar kötümser yazılar kaleme aldığıma dair eleştirilerle karşılaşmaya başladım. Son 10 günde 3000 km'den fazla yol kateden birisi olarak İnternet’siz bir hayatın günümüz koşullarında mükemmel olabileceğini iddia etmem söz konusu olamaz.
Örneğin, bu yazıyı şu anda uçakta yazıyorum ve muhtemelen havalimanına indiğimizde okurlarla paylaşmak üzere sisteme göndermiş olacağım. Benzer bir şekilde, şehir dışında bulunduğum zamanlarda ailemle görüşmelerimden öğrenci ve meslektaşlarımla akademik paylaşımlarıma kadar pek çok alanda İnternet’ten yararlanıyorum. Hatta az önce uçağa binmeyi beklerken cep telefonumda yer alan nadir eğlence uygulamalarından birisi olan TwoDots adlı nokta birleştirme oyununu oynayarak oyalandığımı bile söyleyebilirim.
Anlatmaya çalıştığım şey oldukça basit. İçtiğimiz sudan yediğimiz ekmeğe kadar her şeyi doğru zamanda doğru miktarda tüketmek zorundayız. Çünkü, fazlası fayda sağlamayacağı gibi zarar bile verebilir. Sosyal ağlar başta olmak üzere pek çok teknolojik ürün içinde bu gerçeğin geçerli olduğunu unutmamaya çalışırsak bize sağlayacağı faydayı maksimum düzeyde tutmayı başarabiliriz. Çünkü, önceki yazılarımda özetlemeye çalıştığım üzere, bu teknolojileri aşırı kullanım bağımlılık yaratarak insanlara ruhsal yönden zarar vermenin yanı sıra insan fizyolojisine ve anatomisine kısa ve uzun vadeli zararlar verebilme potansiyeline bile sahip.
O yüzden de her birey kişisel amaç ve hedeflerine bağlı olarak bu teknolojileri kullanma konusunda kendi sınırlarını kendisi belirleyebilir. Eğer belirlemekte zorluk çekiyorsa da bağımlılık konusunda bazı sıkıntılar yaşıyor olabileceğini düşünerek profesyonel destek almaktan çekinmemelidir...
Sevgiyle kalın!