Dijital bağımlılık, dijital cihazların takıntılı kullanımını içeren bir dürtü kontrol bozukluğudur. Bu kullanımlar, internet, oyunlar, sosyal ağ kullanımı gibi birçok alanı kapsar. Bazı ruh sağlığı bilim insanları, elektronik cihazlara ve medyaya olan bağımlılığın madde bağımlılığı bozukluklarına benzer şekilde sınıflandırılması gerektiğine inanmaktadır. Araştırmalar, yüksek frekanslı dijital medya kullanımı ile depresyon ve anksiyete gibi ruhsal sağlık bozuklukları arasında güçlü bir ilişki bulmuştur.
Dijital bağımlılık konusu psikoloji ve psikiyatri alanlarında tartışmalıdır. Bazı psikologlar, dijital teknoloji kötüye kullanımının, madde kötüye kullanımı bozukluklarına benzer bir örüntü izlediğine inanmaktadır. Diğerleri, çağdaş toplumda teknolojinin sık kullanımının normal olduğuna ve teknolojinin kötüye kullanılmasının başlı başına bir bağımlılık değil, altta yatan diğer bozuklukların bir işareti olduğuna inanıyor. Öte yandan, oyun bağımlılığı 2013 yılında Amerikan Psikiyatri Birliği'nin resmi tanı kılavuzu olan Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı’na (DSM-5) dahil edildi.
Yalnızca oyun değil, her türlü dijital cihaz kullanımı, zaman, enerji ve dikkati yönetme ve dengeleme yeteneğimizi engelleyebilir ve bağımlılık yapabilir. Erişim kolaylığı, içeriğin beynimizin zevkle ilgili alanlarını uyarması, zamandan ayrışma, mezolimbik sistemdeki ve prefrontal korteksteki nörobiyolojik ödül yollarının güçlü aktivasyonu, hepsi İnternet'in güçlü psikoaktif etkisine katkıda bulunur.
Akıllı telefon, bildirimlerin sık kullanılmasıyla da bağımlılık yaratıyor. Burada, bize hoşa giden ya da olmayan bir şeyler söyleyen bildirimler alırken sürekli olarak bize iletilen bilgiler alıyoruz, bu bilgiler kontrol etmemizi bekliyor ve olası arzu edilen içeriğin karşımıza çıkması ihtimali, dopamin seviyesinde artışa neden oluyor. Telefonu kontrol ediyoruz ve bulduğumuz şey hoşsa, ikincil bir takviye edici dopamin darbesi alıyoruz. Telefonlarımız artık dünyanın en küçük slot makinesi haline geldi ve onları her an yanımızda taşıyoruz. Ayrıca bu olgu, “sürekli bir şeyleri kaçırıyormuş hissi” vererek cihazlarımızı daha çok kontrol etmemize neden olur. Telefonlarımızdan uzak kaldığımızda bir şeyleri kaçırıyormuşuz gibi hissederiz ve bu kısır döngüde aslında kaçırdığımız şey kendi hayatımızdır.