Psikoz Nedir?
Psikoz, sanrının, halüsinasyonların ve düşünce bozukluğunun varlığına bağlı olarak bir insanın gerçeklikten kopması anlamına gelen bir hastalık olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunlar psikozun pozitif semptomlarıdır. Negatif semptomlara göz attığımızda sağlıklı bir bireyde olmasını beklediğimiz davranış ve oluşumların varolmadığını görürüz. Bunlar duygusuzluk, motivasyon ve konsantrasyon kaybı, sosyal geri çekilme, düşünce yoksunluğu gibi belirtiler olabilir. Ayrıca hastalar psikozun neden olabileceği depresyon, uyku bozukluğu, anksiyete gibi nevrotik rahatsızlıkları da deneyimlemektedir. Yapılan araştırmalara göre psikoz toplumların %6’sında varolan bir rahatsızlıktır. Daha çok ergen ve genç yetişkinlerde yaygın olan bu rahatsızlık kronik ve bazı hastalar için yaşam boyu devam eden bir durumdur. Aile öyküsü, genetik faktörler, şizoid, şizotipal ve paranoid kişilik bozuklukları psikoz için risk faktörlerini oluşturmaktadır.
Tedavi iyileşme için önemlidir. Erken belirtilerle tedavi daha kolay ve daha hızlı olacaktır. Eğer tedavi ertelenirse, psikotik belirtiler daha ciddi görünür. Tedavi edilmeyen psikotik ataklar madde kullanımına ve intihar düşüncelerine neden olabilir. Tedavi farmakolojik müdahale ile başlar. Tedavinin amacı pozitif semptomları kontrol etmektir. Öte yandan araştırmalar, ilaç tedavisinin sosyal işlevsellik gibi konularda limitli olduğunu göstermektedir. Ayrıca hastanın ve hasta yakınlarının psikoeğitiminin psikoz belirtileriyle başa çıkmada çok önemli olduğunu ortaya koymuştur. Bilişsel Davranışçı Terapi gibi psikoz için kullanılan sayısız psikoterapi türü vardır. Burada terapinin amacı farmakolojik tedaviyi desteklemek ve hastanın sosyal iletişim becerilerine katkı sağlamaktır.
Destekleyici Psikoterapi
Destekleyici Terapi yirminci yüzyılın başlarında geliştirilmiştir. Bu tedavinin ana hedefi kişiliği değiştirmemek, ancak hastanın ciddi bir hastalığın semptomları ve sonuçları ile baş etmesine yardımcı olmaktır. İlk olarak, hastanın özgüvenini geliştirmek, hastaya koşullarını adapte etmesi ve hastalık semptomlarını en aza indirgemesi gibi konuları hedef alır. İkincisi, hastanın davranışlarını mümkün olan en iyi işleyiş seviyesine ulaştırmak, iyileşme süresini kısaltmak, yeteneklerini geliştirmek gibi konuları hedefler. Üçüncüsü, hasta hakınlarını psikoeğitim ile bilgilendirir ve onların da iyileşme sürecinde hastaya destek olmalarını sağlar. Yukarıda bahsedildiği gibi, Destekleyici Terapi, bir hastanın mevcut durumunun düzeltilmesini ve hastanın kişiliğini değiştirmek yerine yaşam kalitesinde iyileşmeyi amaçlar.
Terapist, danışan ve sevdiklerinizin ortak çalışması hastanın gelişimine yardımcı olur. Daha önce bahsettiğim gibi kronik ve yaşam boyu sürebilen bir durumdur. Bu anlamda destekleyici terapi hastalar ve hasta yakınları için çok önemlidir. Psikoz ve psikotik bozukluklar için ana tedavi tıbbi müdahaledir, ancak sosyal destek ve psikoterapi de kendine saygı kazanmak, daha iyi sosyal ilişkiler kurmak, çalışma hayatı ve hastanın topluma kazandırılması için toparlanma sürecinde önemli bir rol oynamaktadır.